Anlatım Biçimleri
ANLATIM BİÇİMLERİ
Anlatım Biçimleri : Bir düşünceyi, bir duyguyu, bir tasarıyı, bir olayı
sözle ya da yazıyla ifade etmeye anlatım denir.
Birbirinden farklı konuları, olayları, gözlem ve izlenimleri anlatırken
kullanılan yöntemlere ise anlatım biçimi denir.
Açıklayıcı Anlatım : Bu anlatım biçiminde temel amaç, okura herhangi bir konu
üzerinde bilgi verme, iyice anlaşılmayan ya da yanlış anlaşılan bir sözü, bir
düşünceyi açıklığa kavuşturmaktır. Bu anlatım biçiminde temel amaç bilgi vermek
olduğu için belirtilen yargı tartışılmaz; konuyla ilgili karşıt görüşlere yer
verilmez. Anlatım oldukça ciddi, kuru ve öğreticidir.
Açıklamanın yapılabilmesi, bir bilginin tam ve eksiksiz olarak verilmesi için
tanımlamalardan, örneklemelerden, karşılaştırmalardan ve sayısal verilerden
yararlanılır.
Fıkra, makale, deneme, gezi, eleştiri, röportaj gibi yazı türlerinde açıklayıcı
anlatım biçimi yoğun olarak görülür.
Örnek :
Çağdaş eğitim, bireyi bilgi ile donatmaktan çok, ona kendi kendine bilgi edinme
yollarını öğretmeyi amaçlar. Bireyde, sağlıklı düşünme, doğru anlama, toplum
içinde türlü durumlara olumlu uyum sağlayabilme yeteneklerinin geliştirilmesini
ister. Sağlıklı düşünme, öncelikle dilin işleyiş düzeninin kavranmasına
bağlıdır. Bu sebeple kişinin eğitimi ile ana dili arasında doğrudan bir bağlantı
vardır.
Tartışmacı Anlatım : Bu anlatım biçiminde birbirine karşıt düşünceleri, bir
konuyla ilgili kanıları değiştirmek, çürütmek ya da onların yerine yenisini
koymak amaçlanır.
Tartışmacı anlatımda yazar, inandırıcılığı sağlayabilmek için ciddi ve ağırbaşlı
bir anlatım yerine sohbete varan rahat bir anlatım kullanır. Yazarın sık sık
sorular sorup bunlara yanıtlar vermesi, bu anlatımın ayırt edici bir başka
özelliğidir.
Tartışmacı anlatım, bilimsel inceleme ve araştırmaya dayalı yapıtlar başta olmak
üzere eleştiri, fıkra, deneme, makale, röportaj gibi yazı türlerinde de sık sık
rastlanan bir anlatım biçimidir.
Örnek :
Gene bir eski özlemdir, gidiyor. Yeniye kötü kötü bakıyorlar, mana yokmuş, güzel
değilmiş, düşünmekten, çalışmaktan kaçınan kimselerin ne yaptıklarını bilmeden
ortaya attıkları şeylermiş. Geçmişin büyük eserlerini inceleyip de onlardan
örnek almalıymışız. Oysa ki asıl, yeni zordur; yeninin manasını anlamak,
güzelliğini duymak zordur. Bunun için alışkanlıklarımızı aşmak, dikkatimizi
işletmek gerekir.
Betimleyici Anlatım : Varlıkların kendilerine özgü ayırıcı niteliklerini, bu
niteliklerin duyu organlarımız üzerindeki etki ve izlenimlerini görünür kılmaya,
onları sözcükler aracılığıyla resimlendirmeye betimleme denir.
Bir anlatımın betimlemelere dayandırılması ve betimlemenin amaç olarak
kullanılması ile oluşturulan anlatım biçimine betimleyici anlatım denir.
Betimlemede, görme, işitme, tatma, dokunma ve koklama duyularına yönelik bir
anlatım vardır. Herhangi bir varlığın, nesnenin, olayın veya çevrenin, duyu
organlarımız üzerinde bıraktığı izlenimler belirli bir plana göre okura
aktarılır.
Betimleyici anlatım biçimi, amacına göre iki çeşittir:
Açıklayıcı Betimleme : Bu tür betimlemelerde amaç bilgi vermektir. Betimlenen
varlık yada nesne tanıtıcı ve ayırıcı özellikleriyle nesnel bir tutumla okura
aktarılır.
Sanatsal Betimleme : Bu betimlemede temel amaç, izlenim kazandırmaktır.
Anlatımda, genel ayrıntılardan, ayırıcı ayrıntılara doğru gidilir. Kısaca
gözlemlenen varlık ya da nesnenin anlatıcı üzerinde bıraktığı etki yansıtılır.
Örnek :
Burada müthiş karasinek vardı. Hele kebapçının bulunduğu yerde... Bir dükkanda
ve etrafında bu kadar sinek olmasının bir hikmeti vardır, elbette...
Öyküleyici Anlatım : Tasarlanan, gözlemlenen ya da yaşanan bir olayı yer, zaman
ve kişi kavramlarına bağlayarak anlatan anlatım biçimine öyküleme denir. O halde
öykülemede dört temel kavram bulunur:
ü Öykülemede, konuyu geliştiren olgu ya da olgular vardır ki buna olay denir.
ü Öykülemede, olayın geçtiği çevre ya da yer kavramı bulunur.
ü Olayın akışı içinde aklımızda yarattığımız kavram, zaman öğesini oluşturur.
ü Olayın içinde yer alan veya bu olayı yaratan öğelere kişi adı verilir.
İki farklı öyküleme biçimi vardır:
Açıklayıcı Öyküleme : Birtakım bilgileri zamansal oluşuma (kronolojiye) göre
anlatan ve sanatsal bir kaygının güdülmediği bir öyküleme biçimidir. Temel amaç
herhangi bir şeyi tarihsel gelişimi içinde okura aktarmak, bu konuda onu
bilgilendirmektir.
Sanatsal Öyküleme : Bu öykülemede bilgilendirme amacı yoktur. Temel amaç bir
olay anlatıp okuru o olayın içine çekmek, onun içinde yaşatıp okuru
duygulandırmaktır. Öykü, roman gibi yazınsal türlerin kullanıldığı öykülemeye
sanatsal öyküleme denir.
Örnek :
Hamdi amcamı en son 1960-1961 yıllarında gördüm. Bir iş nedeniyle Ankara'ya
gelmişti. Beni görmeden gitmeyi içine sindirememiş, telefon edip geleceğini
söylemişti. Tıpkı çocukluğumda babamı beklediğim gibi, camdan cama koşup
gelişini bekledim. Uzun yıllar sonra birbirimizi görüp konuşacaktık. Amca yeğen
birbirimize sarıldık. Hem sevinçten hem de annemi babamı anımsayıp ağladık.
Çocuklarımı kucağına aldı. Onları öpüp öpüp sevdi. Kardeşim Leman Hanım, bunları
görseydi, dedi. O gün onu son görüşüm oldu. Öldüğünü duyduğum zaman ne
yapacağımı şaşırdım...
Düşünceyi Geliştirme Yolları (Anlatımda Başvurulan Yollar) : Bir düşüncenin, bir
konunun, bir açıklamanın tam olarak anlatılabilmesi için yararlanılan yönteme
"düşünceyi geliştirme yolu" ya da "anlatımda başvurulan yol" adı verilir. Bir
paragrafta düşünceyi geliştirme yollarından yalnız biri kullanılabileceği gibi,
bunların birkaçı da kullanılabilir.
Düşünceyi Geliştirme Yolları :
Tanımlama : Bir varlığın, bir nesnenin ya da bir kavramın özel ve değişmez
niteliklerini sıralayarak onu tanıtmaktır. Tanımlama, genellikle, paragrafın
giriş bölümünde yer alır. Gelişme ve sonuç bölümlerinde tanımlamalara pek
rastlanmaz. Tanımlama, daha çok açıklayıcı ve tartışmacı anlatım biçimlerinde
kullanılan bir düşünceyi geliştirme yoludur.
Örnek :
Roman, insanların başından geçen ya da geçebilecek türdeki olayları yer ve zaman
belirterek anlatan uzun yazı türüdür. Yazarın üstün bilgisi, sağlam gözlemi,
duygusu romanın başarılı olmasını sağlayan en önemli etkendir.
Örnekleme : Genellikle soyut bir düşünceyi ya da kavramı somutlamak; onu
görünür, bilinir kılmak için bir yapıtı, bir kişiyi, bir olayı paragrafa
aktarmaya örnekleme denir. Örnekleme, düşünceyi somut kılacağı için onun hem
daha kolay anlaşılmasını, hem de inandırıcılık kazanmasını sağlar. Örnek olarak
verilen şey, anlatımı somutlayacak nitelikte genel ve bilinir bir şey olmalıdır.
Örnekler, bir paragrafın daha çok gelişme bölümünde yer alır. Çünkü bu bölümde
konu açılacak ve ona somutluk ve inandırıcılık kazandırılacaktır.
Örnek :
Kültür, bir toplumun yaşama biçiminde, davranışlarında belirginleşir,
giyinişine, yiyip içmesine, çalışmasına, hatta jestlerine yansır. Bir Türk
'hayır' anlamında başını yukarı kaldırır. Amerikan kültüründe ise aynı amaç için
baş iki yana hareket ettirilir. İki erkeğim kol kola girip gezmesine Anglosakson
ülkelerinde rastlayamazsınız.
Karşılaştırma : Nesneler, kavramlar, olay ya da durumlar arasındaki benzerlik
veya farklılıkların dile getirilmesidir. Dolayısıyla karşılaştırma, yalnızca iki
kavram arasındaki karşıtlıkları gösterme değildir. Benzerlikleri gösterirken de
karşılaştırmalardan yararlanılabilir. Böylece sözü edilen kavram daha görünür,
daha somut bir özellik kazanmış olur.
Örnek :
Hayvanların koşullanmaya ve denem yanılma etkinliğine dayanan öğrenmeleri
yanında, insan öğrenmesinin ayrı bir niteliği vardır. İnsanın her öğreniş
aşaması bedence belirli bir olgunlaşmayı gerektirir. Söz gelimi; konuşmayı
öğrenmek yalnız ses çıkarmak değildir.
Benzetme : Bir durumu, bir kavramı açıklarken bilinen ve ondan daha etkin
benzerinden yararlanmaya benzetme denir.
Örnek :
Boş bırakılmış topraklar, gübreli ve bereketli ise, yüz bin çeşit otla dolar.
Yararlı olabilmeleri için onlara kazma vuruyor, işe yarar tohumlar ekiyoruz.
Ruhlar da böyledir. Onları bir fikirle uğraştırıp dizginlerini tutmazsanız,
uçsuz bucaksız bir hayal dünyasında başıboş, öteye beriye dolaşıp dururlar. Bir
amaca bağlanmayan ruh, yolunu yitirir.
Tanık Gösterme : Anlatma somutluk ve inandırıcılık kazandırmak amacıyla
başkalarının düşünce ve sözlerinden yararlanmaya tanık gösterme denir. Ancak
tanık gösterilen kişi, bilinen ve kabul gören bir özellikte olmalıdır. Yoksa
sıradan bir insanın tanık gösterilmesi, düşünceyi inandırıcı kılmaktan uzak
düşer.
Tanık olarak seçilen, kişi değil de bir söz ise bu, tırnak içine alınarak
verilmelidir. Ayrıca hem kişi adı kullanılıp hem de onun konuyla ilgili sözleri
verilecekse, bu sözler tırnak içine alınmalıdır.
Örnek :
Jan Paul Sartre şöyle der: "İnsan bazı şeyleri söylemeyi seçtiği için yazardır."
Bu görüşe katılmamak mümkün mü? Söz sanatçısı dediğin, herkesin söylemek isteyip
de söyleyemediği sözleri, kendine özgü biçimler arasından seçerek söyleyivermeli
ve okuyucuya : "Benim söylemek istediğimden daha güzel" dedirtmeli.
İlişki Kurma: Paragrafta ortaya konan düşüncenin açıklanması için, herhangi bir
durumun ya da olayın ortaya çıkışını, onun nedenini geçmişte olan bir başka
duruma veya olaya dayandırarak açıklamaktır. Bu anlatım yolunda geçmişteki bir
olay anımsatılarak asıl anlatılmak istenen daha net ve inandırıcı bir biçimde
ortaya konmuş olur.
Örnek :
Ben, hasta ruhları ve sinirli insanları daima yüzlerinin tebessümlü olup
olmamasıyla teşhis ederim. Sinirli adamların yüzleri gülmez. Tebessümden mahrum
bir çehre gördüğüm zaman, derhal bunun bir sinir hastasına ait olduğunu anlarım.
Tebessüm, ruhun sağlamlığı kadar, saadetin de müjdecisidir.
Sayısal Verilerden Yararlanma : Bir düşünceyi aktarabilmek için anlatılmak
istenen nesnenin ya da kavramın nicelik özelliklerinden yararlanmadır. Bu
düşünceyi geliştirme yolu, daha çok tekniğe ve istatistiğe dayalı bilgilerin
anlatımında kullanılır.
Örnek :
Öğrencilerin çalışırken ara verip dinlenmeleri gerektiğini düşünenlerdenim. Mola
verilmeden yapılan uzun soluklu bir çalışma, verimi düşürür. Ellişer kişiden
oluşan iki ayrı gruba yüz soruluk bir test uygulanır. Grubun biri, testi hiç ara
vermeden yanıtlarken, diğer gruba elli sorudan sonra 15 dakikalık dinlenme
verilir. Dinlenme almayan grubun başarısı, alan grubun başarısından % 30 düşük
çıkar.