İlk Buluşlar
İLK BULUŞLAR
Yazı (M.Ö. 3500): Tarih kitaplarımızda yazının Sümerler tarafından bulunduğu
yazar. Daha yenilikçi yaklaşımlar ise yazının aynı dönemde Mısır uygarlığı
tarafından bulunduğunu, yani yazının dünyadaki iki farklı uygarlığın aynı
zamanda bulduğu bir şey olduğunu söylüyor. Yazının bulunması, insanlık tarihinde
bilgi adına atılmış ilk adımdır.
Takvim (M.Ö. 45): Takvimler astronomik olaylara göre ayarlanır. Evrende bizim
için en önemli iki astronomik hadise de güneş ve ay olduğuna göre takvimlerimizi
bunlara göre ayarlamamız son derece doğal. Bugün kullandığımız Gregoryen
takvimin babasını, M.Ö. 45 yılında Sezar hazırlamış. Bu takvimin başlangıcı da
Cleopatra ile ilk buluşmasıymış. Ancak bu takvim 128 yılda bir 1 gün atarmış.
Bunu engelleyecek ince ayar 15 Kasım 1582'de yapılmış.
Pusula (206): Pusula, eski Çin hanedanlıklarından Qin'in bilim adamları
tarafından keşfedilmiş. Çinli büyücüler, mıknatıs taşlarını fal bakarken
kullanıyormuş. Sonunda birileri mıknatıs taşlarının belirli bir yönü
gösterebildiğini fark etmiş ve ilk pusula böylece ortaya çıkmış. Ancak bu
pusuladan çok, bir platformun üzerine bırakılmış bir kaşıkmış. Manyetize edilmiş
bir iğnenin yuvarlak bir kutuya konması ise 850 ile 1050 arasında bir zamanda,
yine Çin'de gerçekleşmiş. Pusula olmasaydı neler olurdu bir düşünsenize!
Matbaa (1439): Yazılı bilgiyi ucuz olarak kitlelere ulaştırmak mümkün olmasaydı
Rönesans da olmazdı, Pazar sabahı tam sayfa çengel bulmaca çözme keyfi de.
Matbaa için gerekli çabaları Johann Gutenberg göstermiş ama safça bir insan
olduğundan sürekli kandırılmış. İlk basılan İncil de Bay Gutenberg tarafından
değil, makinesine el koyan ortağının oğlu tarafından matbaaya gitmiş. Neyse ki
kitaplarda hep Gutenberg'in ismi var da adamcağızın kemikleri sızlamıyor.
Mekanik saat (16. yy): Saati öğrenmenin tarihi kısmıyla ilgilenmeyelim, o kısım
epey uzun. 1577'de dakikayı gösteren ilk saat yapılmış. Jost Burgi'nin amacı,
astronomların kullanacağı bir yardımcı üretmekmiş.1656'da sarkaç icat edilmiş,
bu da saatleri daha güvenilir hale getirmiş. Koluna saat takan ilk kişi ise
Fransız matematikçi ve filozof Blaise Pascal. Yıllardan 1660. Saat kavramını
standartlarına oturtan ise 1878'de Sir Sanford Fleming olmuş.
Mikroskop (16. yy): Lensler ve büyüteçler, Antik Yunan uygarlığında bile
biliniyormuş. Ancak onlar bu lensleri yapmayı değil, sadece ortası kenarlarından
daha geniş kristallerin etkilerini biliyormuş. 1590'da iki gözlük imalatçısı
Zaccharis Janssen ve oğlu Hans, bir tüpün içine dizdikleri lenslerin yakındaki
bir cismi 10 kat yakına getirdiklerini fark etmiş. 1700'lü yılların başında
Anton van Leeuwenhoek, 270 kat büyüten bir mikroskop yapmış ve olaylar gelişmiş!
Teleskop (1608): Cam, M.Ö. 3500 gibi bulunmuş ama lens haline gelmesi için 5000
sene geçmesi gerekmiş. Hans Lippershey, ilk lensi 1600'lü yılların başında
yapmış. Aslında doğruyu söyleyelim, mikroskopta da okuduğunuz gibi çok önceleri
de lensler yapılıyormuş ama nedense tarihe adını o yazdırmış. Teleskop ise
1609'da, ünlü İtalyan bilim adamı Galileo Galilei tarafından icat edilmiş. Bu
teleskop cisimleri 30 kat büyütebiliyormuş. Aynalarla ışığı toplayarak daha
performanslı bir teleskobu bulan kişi ise 1704'de Isaac Newton olmuş.
Buhar motoru (1698): Buhar motoru, endüstri devriminin başlamasına, dünya için
iyi, o dönemde yaşayan zavallılar için pek fena bir sürü olayın yaşanmasına
sebep oldu. İlk kez hayvan gücü aşılıyordu ve insanlar çılgınca sürekli bu gücü
kullanacakları yeni alanlar buldular. Bunun için 1968'de buhar motorunun
patentini alan Thomas Newcomen'e teşekkür etme nezaketini gösterdiler mi
bilemeyiz tabii.
Elektrik (1832): Elektrik, elektron akışıyla enerjinin transfer edilmesi sonucu
oluşur. Elektriğin M.Ö. 600'lü yıllarda bilindiği, Antik Yunanistan'da kürklere
amber sürülerek statik elektrik elde edildiği yazılır. Amberleri kürklere o
kadar çok sürerlermiş ki gözle görülen elektrik akımları bile oluşurmuş.
Elektrik denince akla Edison'un gelmesi ise kendisinin başarılı bir halkla
ilişkilerci olmasından kaynaklanıyormuş sadece. Yoksa buluşta katkısı olan daha
pek çok bilim adamı var. Elektrikli sandalyeyi de maalesef Edison bulmuş.
Laboratuvar ortamında elektriği ilk kez elde edebilenler ise aynı yıl ayrı ayrı
çalışmalarla Michael Faraday ve Joseph Henry.
Plastik (1862): İnsan yapımı ilk plastik, 1862'de Alexander Parkes tarafından
İngiltere'de yapılmış. Selülozdan yapılan bu madde, ısıtılıp yumuşatılarak
kalıba dökülüp soğuyunca, kalıbın şeklini alarak çıkıyormuş. Bundan önce buna
benzer bilinen tek madde Charles Goodyear'ın bulduğu yollarla işlenen doğal
kauçukmuş.
Radyo (1895): Radyo, gelişimini iki buluşa borçlu: telefon ve telgraf. Bu ikisi
olmasaymış radyo da olmazmış. 1860'ta İskoç fizikçi James Clerk Maxwell, radyo
dalgalarının varlığını keşfetmiş. İtalyan mucit Guglielmo Marconi, 1895'te ilk
kez bilinçli olarak radyo dalgaları gönderip almayı başarmış. Ancak bugün modern
radyonun mucidi, bir takım yasal düzenlemeler sonucu Nikola Tesla sayılıyor.
Penisilin (1928): Penisilin'in tüm ekmeğini Alexander Fleming yese de küfün
antibiyotik etkisini ilk olarak 1896'da Ernest Duchesne keşfetmişti.
Tabii bilimsel olarak; yoksa taa Mezopotamya'ya, Maya uygarlıklarına dönmemiz
gerek. Yani besin zehirlenmelerinin en önemli sebebi olan stafilokok
bakterilerinin, penicillium cinsi küfle öldürülebildiğini kayda geçiren kişi
Alexander Fleming'dir. Penisilinin tıptaki hayati önemi, ilk kez II. Dünya
savaşı sırasında kanıtlanmış.
PC (1936): Kişisel bilgisayarı kim buldu diye sorarsak tek bir yanıt almamız
biraz zor. Bilgisayar tek bir parçadan oluşmayan komplike bir makine ve haliyle
üretimine sınırsız sayıda kişi katkıda bulunmuş. Bütün bu parçalar da ayrı birer
icat olarak nitelenmeli belki de. Ancak ilk programlanabilir bilgisayar, Konrad
Zuse tarafından üretilen Z1'dir. Yıllardan taa 1936. Ancak bu makinenin tarihini
PC'ler için kullanmamız ne derece doğru bilemiyoruz. Aslında aramızda kalsın,
hiç değil ama ne yapalım ki ilk örnek bu.
Transistör (1947): Transistör, bir devreyi açıp kapayan, bir sinyali
güçlendiren, farklı dirençteki devre parçalarını birbiriyle uyumlu hale getiren,
hmm, şeydir. Biz bilmiyoruz, öyle diyorlar.
Transistör için ayrıca elektrik elektronik camiasının en mühim keşfi de
diyorlar. Ne yaptığını tam bilmesek de 1947'de transistörü buldukları için John
Bardeen, Walter Brattain ve William Shockley'ye teşekkür borçluyuz sanırız.
Kalp pili (1950): Kalp pili, kalbin atış hızını ayarlayan bir cihaz. Kanadalı
John Hopps, vücut sıcaklığının aniden düşmesi anlamına gelen hipotermiya'ya çare
bulmak için radyo dalgalarıyla vücut sıcaklığını artırmaya çalışırken, tesadüfen
kalbin durduğunda mekanik olarak tekrar çalıştırılabildiğini keşfetmiş. İlk
ürettiği kalp pili o kadar büyükmüş ki vücudun dışında taşınması gerekiyormuş.
Lazer (1960): LASER, "Light Amplification by the Stimulated Emission of
Radiation" kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltma. İlk kez 1917
yılında Albert Einstein tarafından "hayal edilmiş". 1954'te "maser" denilen
teknoloji bulunmuş, "light" kelimesi yerine "microwave" kelimesini koyun.
Lazerden tek farkı görünmez olmasıymış. 1958'de "maser"in mucitleri Charles
Townes ve Arthur Schawlow, görünür bir lazer üzerinde çalışmışlar ancak ilk
optik lazer ışınını yaratan kişi Theodore Maiman olmuş.
Cep telefonu (1973): Cep telefonu düşüncesi 1947'de ortaya çıkmış. Arabalara
nasıl telefon yerleştireceklerini düşünen bilimadamları, yüksek güçlü vericileri
aralıklı olarak yerleştirmektense düşük güçlü ucuz vericileri sık aralıklarla
yerleştirmenin daha başarılı bir sistem olduğunu düşünmüşler. Tabii o sırada
bunu yapabilecek teknoloji ortalarda yokmuş. Martin Cooper, modern cep telefonu
cihazının mucidi sayılıyor. İlk cep telefonu görüşmesini 1973 yılının Nisan
ayında o yapmış. 1977'de ilk cihaz imal edilmiş ve 2000 tane sınırlı sayıda
üretilerek piyasaya çıkmış.
İnternet (1991): İnternetin büyükbabası ARPAnet'in ilk çalışmaları, soğuk savaş
döneminde yapılmış. Amaç, yeni bulunan NCP (Network Control Protocol) protokolü
sayesinde birbirine bağlanabilen bilgisayarlarla birbirine uzak iki askeri üs
arasında bilgi akışını devamlı tutmakmış. 1968'de artık ağır kalan ARPAnet
yerine NSFnet kurulmuş ve bu sefer ağa üniversiteler de bağlanmış. Bu ağ, bugün
internet dediğimiz devasa şeyin omurgasını oluşturmuş.
Tekerlek: Maalesef ilk tekerleği kimler buldu bilemiyoruz. Yani düşünürseniz
aslında özel bir seçim olmasını sağlayacak bir hikayesi yok. Tabii şu an
elimizin altındaki farede bile olması, özel bir seçim olması için kafi bir neden
denebilir. Tekerleğin icadından önce ağır cisimler kaydırılıyormuş. Bir gün zeki
bir mağara adamı, kaydırılan şeyin altına tomruklar konursa daha rahat hareket
ettiğini görmüş ve tekerlek için ilk adım atılmış. Sürtünmenin fark edilmesi ve
tomruğun yontularak aks haline getirilmesi gibi çılgınca şeyler nasıl düşünüldü,
aklımız almıyor. Biz olsak hala ittiriyor olurduk.