Kompozisyon Örnekleri
KOMPOZİSYON ÖRNEKLERİ
KONU: "ACINDIRIRSIN ARSIZ OLUR, ACIKTIRIRSIN HIRSIZ
OLUR.'
Kompozisyon örnekleri
Ana fikir: Ana ve babalar, çocuklarının maddi ve manevi ihtiyaçları karşısında
anlayışlı ve olgun davranmazlarsa onların ahlakını bozarlar.
(Bu konuda kompozisyon yazmaya girişilmeden önce, çocuk eğitiminde ailenin ne
kadar büyük rol oynadığı üzerinde düşünülmelidir).
ÖRNEK ÇALIŞMA:
"Çocuk yetiştirmek, onu kişilik sahibi bir insan olarak topluma kazandırmak, hiç
şüphesiz dünyanın en zor işlerinden biridir. Sağlam karakterli insanlardan
meydana gelen huzurlu bir toplumun gerçekleşmesi için eğitime son derece
ihtiyacımız vardır. Büyük Fransız romancısı Victor Hugo, Sefiller adlı eserinde,
insanları aydınlıkta ve karanlıkta olmak üzere iki kısma ayırır. Karanlıkta
olanlar, cahillerdir; onların aydınlığa kavuşması için büyük yazar; "İnsanlara
biraz ışık gerek" diye haykırır. Bu ışık, eğitimdir.
Eğitim deyince, aklımıza hemen okul, öğretmen, kitap kavramları gelir. Oysa,
eğitimin temeli ailede atılır. Çocuk her şeyden önce ailesinin; en yakınlarının
etkisi altındadır. Cahil, kaba, görgüsüz bir anne baba tarafından yetiştirilen
çocukta düşünüş ve davranış bozuklukları görülür. Anne babanın yersiz ve yanlış
davranışları, çocuk karakterinin gelişmesinde olumsuz bir etken olur.
Çocuklarını dengeli ve ruhen sağlıklı olarak yetiştirmek isteyen anne babalar,
kendi davranışlarına son derece dikkat etmelidir. Çocuğu başı boş bırakmak, çok
sıkmak gibi aşırı ve yersiz davranışlar üzücü sonuçlar verip karakterin çarpık
gelişmesine sebep olabilir. öyle ki, dengesizlikleri okul eğitimi bile kolay
kolay gideremez. Sonuçta, topluma dengesiz bir şahsiyet katılmış olur.
KONU: "ADAMIN İYİSİ İŞ BAŞINDA BELLİ OLUR."
Açıklama Yapmak İçin İzlenecek Yol: Yaptığı iş, o insanın karakterini gösterir.
Çevrenizdeki çalışan insanları gözleyiniz. Türlü karakterde olan insanların
işleri karşısında tutumlarını izleyip düşününüz. Herkesin aynı istek ve iyi
niyetle çalışmadığını göreceksiniz.
Düşünce Düzeni:
1 - İyi adam (özellikleri, davranışları, tutumu).
2 - İyi adam (karakter) - İş ilişkisi (iyi adamın işine karşı tutu
mu).
3 - Genel yargı, ders veya sonuç.
ÖRNEK ÇALIŞMA:
"İyi adam, sağlam karakterde olan, iyi düşünen, iyi duygulara sahip olan, iyi
hareket eden, iyi niyetli insandır. Ruhunu eğittiği içindir ki birtakım zararlı
davranışlardan ve zaaflardan uzaktır. Çevresindekilerin çıkarlarını en az kendi
çıkarları kadar düşünür, kayırır. Yardımseverdir; hak yemez, yalandan kaçınır.
"İş insanın aynasıdır" derler. Bu söz bize karakterle iş arasındaki bağlantıyı
özlü bir şekilde anlatır. İyi adam, yaptığı işe kendini bütünüyle verdiği,
çalışmayı en büyük görev saydığı ve yaptığının mükemmel olmasını istediği
içindir ki canla başla çalışır. Kaytarma, işi başından atma yollarını
araştırmaz; bunun, insanın hem kendi kişiliğine hem de çevreye karşı bir küçülme
olduğunu bilir. Böyle, işlerine karşı iyi niyetli bir çalışma eğilimi içinde
bulunan kimseler, ilk bakışta belli olur. Kendilerini işlerine kaptırmışlardır.
Bir dakikalarını bile boş geçirmek istemezler. Bütün dikkatleri işleri üzerinde
yoğunlaşmıştır. Sağdan soldan gelen etkilere uymazlar, zararlı eğilimlere
kapılmazlar. Derin bir sorumluluk duygusuyla yaptıklarının daima en iyi, en
başarılı olmasını isterler. Bu amaçlarına ulaşırlar da...
Toplumun kalkınması için böyle sağlam karakterli, güvenilir, çalışkan bireylere
ihtiyaç vardır. Bir insan kendisine verilen işleri canla başla, gerçek bir
sorumluluk duygusuyla, en iyi şekilde yapmağa çabaladığı an, sağlam ve
saygıdeğer bir kişiliğin temellerini atmış demektir.
KONU: "ADAM ADAMA YÜK DEĞİL, CAN GÖVDEYE MÜLK
DEĞİL."
Ana fikir: ölümü düşünerek insanlara katlanmak gerekir.
ÖRNEK ÇALIŞMA:
"İnsanoğlu, başı sonu sırlarla dolu, göz kamaştırıcı bir evrenin aldanışlar
içinde bulunan varlığıdır. Dünya zevklerine kapılmaya, kendi öz çıkarları uğruna
türlü çılgınlıklar yapmaya niyetlidir; dünya malının heveslisidir. Daima rahat
ve huzur peşinde koşar. Kendi huzurunu ararken başkalarının varlığı birer engel
olarak ortaya çıkar. Sosyal hayatın olduğu yerde karşılıklı yardımlaşmaların,
fedakarlıkların, eziyetlerin olması doğaldır. Ama çıkarına düşkün insan, bunu
bir türlü kabul etmek istemez. Çevrenize şöyle bir kulak kabartırsanız, herkesin
birbirinden yakındığını işitirsiniz. Gün geçtikçe maddeye doğru yönelen insan,
dünyaya gelişimizin gerçek gayesinin insanları sevme, iyilik ve yardım etme
olduğunu bilmezlikten gelir. Hatta, dünya nimetleri onun gözünü öyle kamaştırır
ki, bunun dışında kalan şeyler üzerinde düşünmeye bile yanaşmaz. Zevklerin
ortasında insan, kendisini ölümsüz bir varlık olarak görür veya böyle bir
aldanışa kapılmayı hissiyatına daha uygun bulur. Kendini, kendi dünyasının
biricik hakimi sanır. Oysa, insanlara biraz düşünce ve alçak gönüllülük gerekir.
Şu pırıl pırıl parlayan evren ruhumuzun fazilet ışıklarını söndürmemeli, hatta
daha da nurlandırmalı. Yaşayışımızın tanrısal sırrı unutulmamalı. Bize bir nimet
olarak verilen hayatın temel amacı gözden kaçırılmamalı. Bir gün öleceğimizi
düşünerek maddi hırs ve zevklere başkalarını feda edercesine kapılmaktan
kendimizi alıkoymalı; ardımızda iyi bir isim bırakmak için insanları sevmeli;
onlara yardım eli uzatmalı, onlarla birlik olunmalıdır. İnsanlığın maddi ve
manevi kurtuluşu için hepimize düşen bir görev vardır. Bunu unutmayalım."
KONU: "ALİM UNUTMUŞ, KALEM UNUTMAMIŞ."
ÖRNEK ÇALIŞMA:
"Uygarlık ateşin bulunmasıyla başlar denir ama, benim uygarlık ve kültür
anlayışıma göre; gerçek başlangıç, yazının bulunmasıdır. Ömrün geçiciliğini
kavrayan insanlığın, kendi yaratıcı gücünü ispatlamaya kalkışması, geçen zamana
hakim olmak istemesi ve bedenen ölse de manen yaşama düşüncesiyle yazıyı icat
etmesi, sanıldığından da önemli bir olaydır.
İnsan aklı ve hayal gücü tükenmez bir hazinedir. Bilginler, dahi sanatçılar,
tanrısal bir ilham ve şahsi çalışmalarıyla bu hazineyi gereğince kullanmasını
bilirler. Bugünkü uygarlık ve kültürün parlak bir seviyeye ulaşması hep onların
çalışması sayesindedir. Ama nasıl bir çalışma? Acaba bir buluşu, bir gerçeği,
bir parlak düşünceyi yazıyla ifade etme olanağı olmasaydı, insanlık böylesine
ileri gidebilir miydi? Şüphesiz, hayır... İfade ve ifadeyi kayıt, yani; yazma
veya bir eser meydana getirme, sürekli bir ilerleme ve manen ölümsüzlük
demektir. Ne kadar kuvvetli ve dahiyane olursa olsun, yalnız hafızaya hapsedilen
düşünce veya fikir sonunda sönmeye, unutulmaya mahkumdur. Ama bir yazılı
anlatım, bir eser, doğusundaki tazelik, güzellik, canlılık ve pırıltıyla daima
karşımızdadır. İnsanlar ölür, düşünceler zamanla hafızadan silinir ama, eser
ölmez."
KONU: "AKILSIZ BAŞIN CEZASINI AYAKLAR ÇEKER."
ÖRNEK ÇALIŞMA:
"İşlerini düşünerek, bir plana göre düzenlemeyen insanlar, bir türlü olumlu bir
sonuca ulaşamaz, daima eksiklikler peşinde koşarlar. Bu yüzden çok yorulur ve
bunalırlar. Pek tabii, neticede hep üzüntü çekerler.
Böyle gereksiz zorluklara ve bunalımlara düşmemek için akıl ve düşünceyle iş
birliği etmek, onların aydınlattığı yoldan ilerlemek kendi lehimizedir. Her
şeyin bir anda olup bitmesini isteyen, aceleci insanlar, bir şeye karar
verdikleri anda, etraflıca düşünmeden apar topar harekete geçerler. Birçok
engelle karşılaştıkları zaman, bunları zamanında hesap edememenin pişmanlığı
içinde tekrar hareket ettikleri noktaya dönerler. Böyle insanların hayatı,
gereksiz çaba ve zorluklarla tükenir gider.
Pek tabiidir ki, her şeyin başarılması için izlenmesi gereken doğru ve ideal
yollar vardır. Harekete geçmeden önce, bu yolu bulabilmek çok önemlidir. Bu da
aklın kutsal ışığı sayesinde mümkündür.
Birçokları, olaylar ve gerçekler karşısında mantıktan çok his ve heyecanlarıyla
hareket ederler. Acı kayıplara uğrayıp, sonunda pişman olanlar, hep bu şekilde
davranan, aklın kılavuzluğuna başvurmayan kimselerdir.
Şu halde; birtakım kırgınlıklara, bunalımlara, kötü durumlara düşmemek, bizi
ruhen ve bedenen yoracak kayıplara uğramamak için, yapmaya karar verdiğimiz
işler üzerinde ilk önce düşünme yoluna girmemiz gerekir. Bu da, basit bir
düşünmeden çok, sistemli ve araştırıcı düşünme olmalıdır. İşlerinin hatalı,
eksik taraflarını düşünmeyen, zorlukları, ihtimalleri önceden hesap etmeyen
insanlar, daima amaçlarına ulaşamadan düşer."
KONU: "ANAMIN EKMEĞİNE KURU, AYRANINA DURU DEMEM."
Açıklama Yapmak İçin İzlenecek Yol:
Bu atasözündeki amaç, anamızın verdiklerini küçümsemememiz; ona sadakat ve
saygıyla bağlanmamız gerektiğini belirtmektir. Annelerinizin sizin için ne büyük
önem taşıdığını bilirsiniz. Buna göre sizin de en büyük göreviniz; onu daima
saymak ve sevmek, fedakarlıklarının değerini bilmektir.
ÖRNEK ÇALIŞMA:
"Analarımız bizim en değerli varlıklarımızdır. Şüphesiz onlar, hayattaki en
fedakar sadık dostlarımızdır. Bizim varlığımız, sağlığımız için canlarını seve
seve vermeğe hazırdırlar. Yemezler; yedirirler, giymezler; giydirirler. En büyük
istekleri bizim başarılı, sağlıklı ve mutlu olmamızdır. Buna karşılık biz de
analarımıza ölmez sevgi bağlarıyla bağlıyız. Varlığımız ancak onlarla bir bütün
meydana getirir.
Bizi hayata getiren, yaşamayı, gülmeyi, erdemi, sevgiyi ve bütün insanca şeyleri
öğreten analarımızdır. Sevginin ilk ve içten şeklini onlardan öğreniriz. Hayata
bağlanmamız, insanlığı sevmemiz hep onların sayesindedir. Ana ile çocuk
arasındaki bu bağ ve sevgi, şüphesiz kutsal bir anlama sahiptir. Fedakarlığı
ödenemeyecek kadar büyük olan bu kutsal varlıklara karşı bizim de birçok
görevlerimiz vardır; onları sevgilerin-en derin ve en ölmezi ile sevmek, saymak
bu görevlerin başında gelir. Analarımız bizim içten inanç kaynağımızdır. Onların
yaptığı her şey bizim iyiliğimiz içindir. Onlara karşı çıkmak, isteklerini
yerine getirmemek, kalplerini kırmak günahların en büyüğüdür; affedilmez bir
nankörlüktür. Verdiklerini küçümsemek, kusurlu bulmak aslında kendimizi
küçümsemek demektir.
Şunu unutmamalıyız ki, onların kendi şartları içinde verdikleri, yaptıkları her
şey kendi iyiliğimiz ve mutluluğumuz içindir."
KONU: "AT BULUNUR, MEYDAN BULUNMAZ. MEYDAN BULUNUR
AT BULUNMAZ."
Ana fikir: Birbirini tamamlayan şeyleri bir araya getirmek her zaman mümkün
değildir.
ÖRNEK ÇALIŞMA:
"Doğumdan ölüme kadar ömrümüz, daima bir çaba ve çırpınma içinde geçer. Genel
zaafımız, sürekli olarak bir şey istemek, ihtiyaç duymak ve arzuladığımız
şeylerin tümüne kavuşamamaktır. Bütün çırpınmalarımıza rağmen, ihtiyaçlarımız
hiçbir zaman bitmez. Bir isteğimizi yerine getirdiğimiz anda bir başkasının
telaşına kapılırız; sonra yine bir koşuşmadır başlar.
Galiba insanın kaderi hep çabalamak ve bir şeylerin peşinde koşmak. Bu, ona bir
bakıma zevk de verir, eziyet de... Geçenlerde, her zaman alışveriş ettiğim bir
kırtasiyeciye, ihtiyaçlarımın hiç bitmediğinden şikayet etmiştim. Oda bana şu
sözü söylemişti: "İhtiyaçlar ancak ölümle biter:" Bu söz bana çok anlamlı geldi,
üzerinde uzun uzun düşündüm. Belki de yaşamak denen şey, hep bir şeylere ihtiyaç
duymak... Bir düzen kuramadığımızdan, eksikliklerden, iki yakamızın bir araya
gelmeyişinden yakınmadan önce, Pollyana gibi kendi kendimize bir felsefe
yaratırsak, sızlanmalarımızın yerini belki de tükenmez bir mücadele gücü alır.
Yaşamak mademki hep değişik şeylere ihtiyaç duymaktır, o halde ihtiyaç
duyduğumuz nispette yaşıyoruz demektir. Ne dersiniz?"
KONU: "ATILAN OK GERİ DÖNMEZ."
Ana fikir: İlk adımı atarken ihtiyatlı olmak gerekir.
ÖRNEK ÇALIŞMA:
"Konuşurken veya bir davranışta bulunurken İhtiyatı elden bırakmamak gerekir.
Düşünmeden söylediğimiz bir söz, yaptığımız bir hareket bizi giderilmesi
imkansız hatalara düşürebilir. O zaman pişmanlık da fayda vermez. Olan olmuş,
söylenen söylenmiştir bir kere... Her işte başarılı olmanın ön koşulu, doğru
olanı yapmayı bilmektir. Bizi tanıyan veya tanımayan bir çevrede herhangi bir
davranışta bulunmadan veya söze girişmeden önce, çok düşünmek ve isabetli
davranmak gerekir. Davranışlar veya sözler kişiliğin aynası olarak kabul
edilirse, bir hususta düşüncesizce yapılan kontrolsüz atılışların bizi ne kadar
olumsuz tanıtacağı unutulmamalıdır. Olgun insan, harekete geçmeden önce iyice
düşünen, davranışlarını kontrol etmesini, sözünü ölçüp tartmasını bilen, yerine,
zamanına göre konuşabilen, yeteneklerine göre adım atan kimsedir."
KONU: "AYAĞINI YORGANINA GÖRE UZAT."
Açıklama Yapmak İçin İzlenecek Yol:
Açıklamamızın amacı; masraflarımızın ve yatırımlarımızın gücümüz ölçüsünde
olması gerektiğidir. Buna göre şöyle bir düşünce düzeni kurabilirsiniz:
1 - Parasını idare etmeyi bilmeyen insanların uğrayacağı güç
durumlar açıklanabilir.
2 - Yetişkin insanlar, para harcama eğilimleri yönünden ele
alınıp incelenebilir.
3 - Konuyla ilgili örnekler verilebilir.
4 - Para harcama konusunda bilinçli kişilerin durumu anlatıla-
bilir.
5 - Fikir ve görüşlerin derlenmesi, sonuç.
ÖRNEK ÇALIŞMA:
"Bazı insanlar vardır; kendi güçlerini ve maddi durumlarını gerektiği şekilde
değerlendiremezler. Yani, kendi kendilerine karşı bir çeşit vurdumduymazlık
içindedirler. Nerden geldiğini düşünmeden ölçüsüz yatırımlarda bulunur, har
vurup harman savururlar. Tabii ki, böyle düşüncesiz hareketler yüzünden sonunda
yine kendileri zarar görürler. "Ayağını yorganına göre uzat" sözü böyle
ölçüsüzlüklerde bulunan insanlara uyarı niteliğinde söylenir.
Hayatı anlamış, olgun bk insan, böyle pişmanlık verici durumlara düşmemek için
önce kendini tanır, maddi durumunu değerlendirir, sınırlar. Varlığının bilincine
varmak insanı gereksiz hareketlerden ve ölçüsüzlüklerden alıkoyar.
Anlaşılıyor ki, herkesin maddi sıkıntılardan korunması kendi elindedir. Herkes
gönlünce birçok şeye sahip olmak ister. Ama akıllı bir insan gereksiz ve aşırı
isteklerden sakınır. Yapılması, kendi kudreti ve şartları içinde mümkün olan
şeylere yönelir. Kudretiyle - isteklerini, geliriyle - giderini ayarlayabilen
bir kimse ölçüsüzlüklerin kurbanı olmaktan uzaktır.
KONU: "AZICIK AŞIM,KAYGISIZ BAŞIM."
Açıklama Yapmak İçin İzlenecek Yol:
Açıklamamızın amacı, insanın elindeki az şeyle mutlu olabileceğidir.
Elindekilerle yetinmeyen, hep büyük şeyler isteyen, birçok şeye sahip olmak için
çabalayan insanları düşününüz. Gerek zorluk ve engellerden, gerekse hayatın
kendisinden yakınır dururlar; hep sıkıntı içindedirler.
Buna göre yazıda, aşağıdaki hususlar vurgulanabilir:
1 - İhtiras yönünden insan karakteri;
2 - Çok şeye sahip olmak için gerekli çabalar, zorluklar ve sıkıntılar;
3 - Elindekiyle yetinmenin faydası;
4 - Sonuç veya ders.
ÖRNEK ÇALIŞMA:
"İnsanoğlunun büyüktedir gözü hep. Elinde bulunanlarla yetinmeyi bilmez;
gönlünce birçok şeye sahip olmak ister. İstekler, başka istekleri doğurur ve
insan ihtiyaç denizi içinde çırpınır durur. Oturduğu yerde sadece birçok şey
isteyip kıvranan insanlar yanında, bu yolda çaba gösterenler de vardır. Bu çaba,
ilhamını gereksiz tutkulardan almadığı zaman insanı mutluluğa götürme yönünde
faydalı olabilir. Ama insanın gözünü karartan bir tutku söz konusu olduğu zaman,
kişi sonsuz mutsuzluğa sürükleniyor demektir.
Türlü nedenler dolayısıyla içinde bulunduğumuz şartlan aşamadığımız zaman
gereksiz bir açgözlülükle kudretimiz dışında olan şeylerin hayaline kapılıp
huzurumuzu bozmamalıyız. Çabalarımızın sonunda elde ettiğimiz şeylerle mutlu
olabiliyorsak daha büyük şeylere de layığız demektir.
Büyük şeylerin sıkıntısı büyük olur derler. Bu sıkıntılara katlanacak durumda
değilsek, niçin gözümüz yükseklerde olsun? Mücadele gerektirmeyen basit ve
gösterişsiz bir yaşantı en büyük parçayı elde etme yolunda yapılan didişmelerden
daha rahattır."
KONU: "BAKARSAN BAĞ, BAKMAZSAN DAĞ OLUR"
Açıklama Yapmak İçin İzlenecek Yol:
Açıklamamızın amacı, her şeyin beğenilir niteliklere sahip olması için bakımın
gerekli olduğudur. özel eşyalarınıza bile dikkat ve bakım göstermediğiniz sürece
onların harap olması pek doğaldır. Buna göre şöyle bir düşünce düzeni
kurabilirsiniz:
1 - Bakılmayan şeylerin harap olmaya mahkum oluşları;
2 - Beğenilir ve göz alıcı durumda olmak için bakımın gerekliliği;
3 - Tutumlu insanların karakteri;
4 - Sonuç.
ÖRNEK ÇALIŞMA:
"Çoğu zaman elimizdekilerin kıymetini bilmeyiz. İlgisizlik ve kayıtsızlıkla
onları harap olmaya terk ederiz. Sonra, darmadağın, perişan bir görünüm
karşısında kaldığımız zaman da üzülür ve pişmanlık duyarız.
"Sahip olma" duygusu kuvvetli olan insanlar, ellerindekilerin kıymetini daima
bilirler. Malını koruyabilmesi, insanı insan yapan özelliklerden biridir.
Babadan kalma eski bir ev düşünelim; kayıtsızlığımıza kurban olduğu takdirde
sonu viran olup yıkılmaktır. Böyle bir evi devamlı olarak onarır ve korursak,
sonunda emeklerimizin karşılığı olan şirin ve güzel bir evle karşılaşırız. İnsan
ilgisi, irade ve çabası, isterse çirkini güzel yapar. İlgisizlik ve ihmalinse,
en üstün güzellikleri dahi yok edeceği unutulmamalıdır.
Elimizdekilerin kıymetini bilmeyi, onları korumayı, değerlendirmeyi,
çocukluğumuzda öğrenmemiz gerekir. Bu öğrenim bizde kökleştiği, karakterimizin
bir parçası olduğu zaman elimizin altında olan her şey iyiye, güzele, mükemmele
ulaşacaktır."
KONU:BAŞ BAŞA VERMEYİNCE TAŞ YERİNDEN KALKMAZ.
Açıklama Yapmak İçin İzlenecek Yol:
Açıklamamızın amacı; büyük işlerin başarılması, zorlukların yenilmesi için
insanlar arasında birliğin gerekli olduğudur. özel ve sosyal hayatta birliğin
sağladığı faydaları düşünerek şu şekilde bir düşünce düzeni kurabilirsiniz:
1 - Hayatta yalnız olan insanların başarı dereceleri;
2 - İnsanların her işte birlik olmalarının ve birbirlerine fikir danışmalarının
faydalan;
3 - Konu ile ilgili örnekler verilebilir;
4 - Sonuç.
ÖRNEK ÇALIŞMA:
"İnsanlar arasında birliğin ve dayanışmanın iş başarma ve mutlu olma yolunda
gerekli olduğuna inanan atalarımız "Bir elin nesi; iki elin sesi" demişler.
Hayatın zorlukları ve doğal olaylar karşısında tek insan aciz ve kudretsizdir;
silinmeye mahkumdur. Başkalarından uzaklaşan, yalnız kendilerine inanan
insanların daima yenilgiye uğrayışları bu gerçeği ispatlamak için yeterlidir.
Yaşamak, zorlukları yenmek, başarı yolunda mesafe kazanabilmek için insanların
birbirlerinin güçlerine, fikir ve düşüncelerine ihtiyaçları vardır. Birinin
düşünce ve görüşlerinin tükendiği yerde, diğerinin zekası ve buluşları sonuca
ulaşmada yararlı olabilir. Birlik olunan yerde ele alınan işlerin başarı yolları
daha doğru ve sağlam olarak bulunabilir; çalışma düzeni daha sağlam bir şekilde
kurulabilir. Fikir ve görüş çatışmaları dahi, gerçeğin ortaya çıkmasına yardım
eder.
Bütün girişim ve atılımlarımızda, daima bizden daha tecrübeli olanların fikir ve
görüşlerine, yardımlarına başvuralım. Birliğin güçlü ahenginden ayrılmayalım."
KONU: “DAĞ NE KADAR YÜCE OLSA, YOL ONUN ÜSTÜNDEN
AŞAR”
Ana fikir: Aşılamayacak engel yoktur. Yolunu bilen her güçlüğü yener.
ÖRNEK ÇALIŞMA:
"Bize ilk bakışta çok zor görünen işlere başladığımız zaman karşımıza çıkan
engeller, hemen yılgınlığa kapılmamıza sebep olur; azmimiz yavaş yavaş kuvvetini
kaybeder, dizlerimizin dermanı kesilir. Bir sonuç alamamanın verdiği manevi
boşlukla çöker kalırız.
Azmin elinden kurtuluş olmaz derler. Pek doğru olan bu söz, hayat mücadelemizde
asla vazgeçmeyeceğimiz bir kılavuz olmalıdır.
İnsan, davasına inanmalı, azmi hiçbir zaman elden bırakmamalıdır. Plansız bir
mücadele, insana hayal kırıklıklarından başka bir şey vermez. Her şeyde olduğu
gibi hedefe ulaşmak için yapılan yol tayinlerinde de aklı ve mantığı kullanmak
gerekir.
Engeller, azimli insanları başarı yolunda kamçılayan manevi güçlerdir. Bunlar
ilk bakışta ne kadar korkunç görünürlerse görünsünler, sağlam bir mantığın,
kuvvetli ve inanılmış bir davanın, çelik gibi bir irade ve bükülmez azmin hedefe
ulaşmasını kös tekleyemezler. O halde, önce ne istediğimizi, ne yapmamız
gerektiğini bilelim. Sonra, bilgi, irade, azim ve cesaretimize güvenelim. Başarı
er geç bizim olacaktır."
KONU: "DAMLAYA DAMLAYA GÖL OLUR, DAMLACIKTAN SEL
OLUR."
Açıklama Yapmak İçin İzlenecek Yol:
Açıklamamızın amacı, tasarrufun insana büyük faydalar sağlayacağıdır. Buna göre,
şöyle bir düşünce düzeni kurabilirsiniz:
1 - Tasarrufun tanımı;
2 - Tasarrufun insana sağlayacağı faydalar;
3 - Konuyla ilgili örnekler;
4 - Sonuç.
ÖRNEK ÇALIŞMA:
"Tasarruf, maddenin değerini bilme; onu yerinde ve zamanına göre kullanabilme,
bir tedbir vasıtası olarak değerlendirebilme demektir. Hayatta maddi bunalımlara
düşmemek için tasarrufa ihtiyaç vardır. Herkes gelirinin bir kısmını zorunlu
yerlere harcadıktan sonra, geri kalan bölümünü, gelecekte düşebileceği kötü
durumlar veya birtakım ideallerinin gerçekleşmesi için biriktirmelidir.
Tasarruf, meyvesini zamanla verir. Bugünden azar azar, karınca kararınca
biriktirdiğimiz paralar bir gün bizi şaşırtan, bazı maddi arzularımızı
gerçekleştirecek kadar büyük bir yekun oluşturur. Tasarruf yapan herkes, sonunda
böyle mutluluk verici bir sonuca kavuşur. Böylece, insanın isteklerine
kavuşabilmesinin bir bakıma elinde olduğu anlaşılır. Tasarruf yapan kimseler
tedbirli kimselerdir; önceden hazırlıklı oldukları için güç duruma düşmezler.
Bir köşede birikmiş paraları, her zaman onların yardımcısı, desteği ve huzur
kaynağıdır.
İnsanoğlu tasarrufa çocuklukta alışmalıdır. Kendi ihtiyaçlarını tasarruflarıyla
almaya çalışan çocuklar, en güzel alışkanlıklardan birini elde etmiş olurlar.
Tasarruf varlığın garantisidir."
KONU: "DEVE BOYNUZ UMARKEN KULAKTAN OLMUŞ."
Ana fikir: Hakkından fazlasına tamah edenler ellerindekini de kaybederler.
ÖRNEK ÇALIŞMA:
"İnsanda yükselmek, büyük başarılara ulaşmak için azim ve ihtiras olmalı; her
yerde, her zaman hak için mücadele etmesini bilmeli. Ancak insan, ihtiraslarına
hakim olmasını da öğrenmeli. Haktan ötesini istememeli. Layık olduğu hakka razı
olmak, iyi yetişmiş, olgun ve erdemli insanların meziyetidir. Bazı insanların
türlü felaketlere, kayıplara uğramalarının sebebi; aç gözlü olmaları, eldekiyle
yetinmeyi bilmemeleridir. Bu insanlara hadlerini bilmeyenler de diyebiliriz.
Çünkü, tok gözlü olmamanın kötü bir huy olduğunun farkında bile değillerdir.
Bunlarda maddeye karşı tükenmez bir iştah vardır; doymak bilmeyen bir
açgözlülükle gözleri daima yukarıda ve çoktadır. Hayatı bir çeşit kumar masası
olarak kabul ederler. Daima daha fazla kazanmak için akıl ve mantık dışında
hareket etmeyi bir alışkanlık haline getirirler. Tabii, şansları her zaman
umdukları gibi yaver gitmez; çoğu kez, kazanacakları yerde ellerindekini
kaybederler. Çok zaman farkına varmadan ihtiraslarını doyurmak için her şeye
boyun eğerler. Sonunda zavallı ve yoksul bir duruma düşerler. Yanlış tutumları
yüzünden kimse tarafından sevilip sayılmadıkları için yapayalnız kalırlar.
Dostsuz ve sevgisiz kalmak kayıpların en büyüğüdür.
O halde, hayatımız boyunca birtakım zararlara, zor ve gülünç durumlara düşmemek
için kanaatkar olmasını bilmeliyiz. Akla ve mantığa aldırmayıp, sadece
ihtiraslarımızı doyurmak için kumar oynarcasına, gücümüz dışında yatırımlar
yapmaya kalkışmak bize hayal kırıklığından başka bir şey kazandırmaz."
KONU: "DİLİM, GİYDİRİR BANA KİLİM."
Açıklama Yapmak İçin İzlenecek Yol:
Açıklamanızın amacı; gereksiz konuşmaların, gevezeliklerin insanı daima güç
duruma soktuğu olmalıdır. Çevrenizde, gevezelikleriyle size bıkkınlık veren
insanlar üzerinde düşünün. Buna göre düşünce düzeninizi şöyle kurabilirsiniz:
1 - Olaylar karşısında gereksiz konuşmaların, heyecansal
tepkilere dayanan çıkışların zararları;
2 - Sırasında, sükutun altın değerinde olması;
3 - Sonuç.
ÖRNEK ÇALIŞMA:
"İnsanoğlunun çektiği dili belasıdır derler. Susmayı gerektiren yerlerde
susmamak, olumlu olumsuz heyecan gösterileri yapmak, yerli yersiz müdahalelerde
bulunmak birçok kayıplara sebep olur. "Söz gümüşse sükut altındır" derler. Her
ne kadar insan altta kalmamak çabasında ise de, bazı durumlarda dilini
tutabilmek, konuşmaktan çok daha değerli ve yerindedir. Bilhassa heyecan ve öfke
anlarında zapt edilmesi gereken bir organdır dil. Küçük bir gevşeklik anı,
onarılmaz hataların yapılmasına yol açar. Bir kere söylenilen söz geri alınmaz
ve yaptığı hasar kolay kolay onarılamaz. İnsanın dilini tutabilmesi, bir bakıma
iradesine hakim olabilmesi demektir. özel hayatımızda birtakım nedenler yüzünden
haksızlıklara uğrayabilir, umulmadık durumlarla karşı karşıya kalabiliriz. Böyle
durumlarda hemen paniğe kapılıp itibarımızı sarsmaktan, çevremizde olumsuz bir
etki bırakmaktan sakınmalıyız. Gücümüzü heyecan tepkilerimizin ifadesi olan
konuşmalara bağladığımız sürece hatalara ve yanılgılara uğramaktan, güç
durumlara düşmekten kendimizi kurtaramayız.
Böyle, sonradan pişmanlık verecek güç durumlara düşmemek için, olaylara hakim
olabilecek bir olgunluğa ve irade kuvvetine sahip bulunmak gerekir.
Heyecanlarımızı, tatminsizliklerimizi dışa vurmamak her zaman bizim lehimizedir.
Çevrede itibar ve saygı gören insanlar, az, öz ve yerinde konuşan kimselerdir."
KONU: "DEVEYİ YARDAN UÇURAN BİR TUTAM OTTUR."
Açıklama Yapmak İçin İzlenecek Yol:
Açıklamanızın amacı, kaprislerimizin ve küçük çıkarlarımızın bizi felakete
sürükleyebileceği olmalıdır. Buna göre düşünce düzeninizi şöyle kurabilirsiniz:
1 - İnsan karakterinin zayıf yönleri;
2 - Birçok yıkımlara sebep olan kapris ve zaaflar;
3 - İradeli ve erdemli kimselerin kazancı;
4 - Sonuç.
ÖRNEK ÇALIŞMA:
"İnsanoğlu bütün gücüne, kudretine ve iradesine rağmen zaman zaman yersiz
isteklere ve zaaflara düşmekten kendini alı-koyamayan bir varlıktır. Ruhumuzun
derinliklerinde, doldurulamayan nice boşluklar, karanlık taraflar vardır. İnsan,
bunların pençesine düşmeye görsün; bir anda yanlış eğilimlerinin ve zaaflarının
kurbanı olur. Küçük çıkarlarını tatmin etmek isterken çok büyük kayıplara uğrar.
Toplum içindeki saygınlığını ve seçkin yerini kaybediverir. Basit çıkarları ve
kaprisleri uğruna hayatları mahvolmuş nice insanlar vardır.
Hayatımızın her anında hislerimizin ve kaprislerimizin esiri olmaktan kurtulmak
için aklın bilinçli kılavuzluğu altında eğitimin, iradenin ve vicdanın kurtarıcı
ışığına sığınmalı, basit çıkarlara kapılarak hem kendimize hem de topluma
zararlı olmaktan sakınmalıyız.
Sağlam karakterli, güçlü kişiler, olgun davranmaktan vazgeçmeyen, zayıf
anlarının esiri olmayan insanlardır."
KONU: "DEVLET, ADAMA AYAĞI İLE GELMEZ."
Ana fikir: Saadeti elde etmek için onu aramak ve elde etmek için çaba harcamak
gerekir.
ÖRNEK ÇALIŞMA:
"Ne kötü bir huyumuz vardır; elimizi şakağımıza dayayıp başımızı havaya
kaldırarak mutlulukların hep gökten bir zembille inmesini bekleriz. Ağzımızda
hep tekdüze ve alışılagelmiş yakarışlar: "Ah bir piyango çıksa da zengin
olsam!", "Ah, bir arabam olsa!", "Ah, bir evim olsa!", "Ne olur sanki, müdürlük
görevini bana verseler!", veya "Nerde o sınavı kazanacak şans bende?" v.s.
Tabii, zamanımız çaba harcamaktan çok hayal kurmak ve yakarışla geçtiğinden,
özel yaşayışımızda pek az bir ilerleme kaydeder veya olduğumuz yerde duraklarız.
Sonra, talihsizliklere ve kadere bir yüklenmedir başlar. Hani, da çalışmayan,
gerekli mücadeleyi yapmayan kulu kayırmaz. İnsan, bir mevki, bir mutluluk hayal
ediyorsa, oturmaktan veya olur olmaz, akılsızca bir mücadeleye girişmeden önce,
planlı bir şekilde düşünmeli. Acaba kavuşmak istediği şey nasıl bir mücadeleyi
gerektiriyor? Amaca ulaşmak için izlenecek yolu belirledikten sonra, ne kadar
yorucu olursa olsun, hedefi bulmak ve erişmek mümkündür. "Azmin elinden bir şey
kurtulmaz" sözü, bunu özlü bir şekilde ifade eder. Düşün, çalış, yıkılma,
sonunda er geç isteğine ulaşırsın. Yeter ki, iste... Ama bütün gücünü harcama
pahasına da olsa istemesini ve azmetmesini bil."
KONU: "DİLSİZ DE OLSA KAMİL BELLİ OLUR."
Açıklama Yapmak İçin İzlenecek Yol:
Açıklamamızın amacı, olgun insanların dış görünüşlerinden belli olduğunu
yansıtabilmektir. Düşünce düzenini şöyle kurabilirsiniz:
1 - Kamil insanların kişilik ve özellikleri;
2 - Kamil insanların çevredeki etkileri;
3 - Sonuç.
ÖRNEK ÇALIŞMA:
"Kültürlü, iyi eğitilmiş, olgun ve faziletli insanların kendilerine özgü bir
havaları vardır. Görünüşlerinde sanki yaşadıkları yılların ve tecrübelerinin
izlerini taşırlar. Akıllı, onurlu, saygıdeğer, ciddi ve anlayışlı
davranışlarıyla toplumdaki yerlerini sessiz sedasız buluverirler. Varlıklarında,
ruhen eğitilmiş olmanın davranışlara, bakışlara kazandırdığı bir incelik ve
başkalık vardır. Böyle insanları nerede olsa ayırabilmek mümkündür. Gereksiz ve
kaba davranışlardan, asabilikten, dengesizlikten, heyecanlardan uzaktırlar. Ruhi
asaletleri onlara ağırbaşlı bir görünüm kazandırır. Konuşmaları ve
davranışlarıyla kişiliklerini kabul ettirirler.
Demek oluyor ki, kamil insan olma yolunda gösterdiğimiz çabalar, sonunda
bizi.üstün kişilikli, saygıdeğer bir varlık haline getirir. Bu da en büyük
kazançtır."
KONU: "DOSTUN ATTIĞI TAŞ, BAŞ YARMAZ."
Açıklama Yapmak İçin İzlenecek Yol:
Açıklamamızın amacı; dostlarımızın, bizim iyiliğimizi isteyen ve bunun için
çalışan yakınlarımız olduklarıdır. Buna göre düşünce düzenini şöyle
kurabilirsiniz:
1 - Dostluğun anlamı ve insan hayatındaki önemi;
2 - Dostlarımızın bizim iyiliğimiz yolunda gösterdikleri çabalar;
3 - Dostlarımıza karşı inancımız;
4 - Sonuç.
ÖRNEK ÇALIŞMA:
"Dost, kötü günlerimizde teselli ve şefkatine sığındığımız, mutluluklarımızı
paylaştığımız, ruhumuzun bütün sırlarını rahatlıkla açıklayabildiğimiz insandır.
O, en fazla ihtiyaç duyduğumuz vazgeçilmez, kutsal bir varlıktır. Başımız darda
kaldığı zaman koştuğumuz ilk yer onun kapısıdır. O, bizi tamamlayan parçamız,
devamımız demektir; onu kendimizden ayıramayız. Dostumuz bizi en az kendimiz
kadar kayırır. Vefakar ve fedakardır.
Gönlümüzde ve düşüncelerimizde büyük bir yer kaplayan dostumuz, daima bizim
iyiliğimizi ister. Başarılarımızı alkışlar, kötü bir davranışta bulunduğumuz
zaman bizi uyarır, doğru olanı gösterir. İyiliklerimizi över, kusurlarımızı
gidermeye çalışır. Ona olan inancımız sonsuzdur. Bu yüzden yüzümüze vurduğu
gerçekler ne kadar acı olsa, bizi incitmez. Hatalarımızı onarmaya,
yanlışlarımızı düzeltmeye yöneltir. Onun ışık tutan, teselli eden varlığı; bizi
mükemmelliğe eriştirmek için tenkit eden kılavuzluğu sayesinde kötülükleri
yenmeye çalışırız. Ona karşı duyduğumuz saygı, derin ve samimi inanç bizi moral
çöküntüsünden kurtarır. Dolayısıyla, onun gösterdiği yol bizi başarısızlığa
değil, başarıya, mutsuzluğa değil, mutluluğa götürür.
İyi niyeti, sevgiyi ve inancı hissetmek bizi güçlü kılar. Temenni edelim ki,
bunun kaynağı olan dostlarımız eksik olmasın:"
KONU: "DUVARI NEM, İNSANI GAM YIKAR."
Açıklama Yapmak İçin İzlenecek Yol:
Açıklamamızın amacı; gereksiz üzüntülerin, tasaların insanı bir gün
mahvedeceğini yansıtmak olmalıdır. Düşünce düzenini şöyle kurabilirsiniz:
1 - Duvar ve nem, zarar ilişkisi yönünden incelenir;
2 - Gamın ne olduğu açıklanır;
3 - İnsan ve gam, zarar ilişkisi yönünden incelenir.
4 - Mutlu olmak için umutlu olmanın gerekliliği üzerinde durulur.
5 - Fikir ve görüşler derlenerek sonuca varılır.
ÖRNEK ÇALIŞMA:
Kolay kolay yıkılmaz etkisi bırakan kalın, güçlü duvarlar vardır; devamlı
rutubet ve nem sinsi sinsi içine işledi mi artık o duvar yıkılmaya ve çökmeye
mahkumdur. Gam denilen gereksiz tasa ve üzüntüyü de, sinsi sinsi insan vücudunu
mahvetme niteliğiyle neme benzetebiliriz. Gerçekten, karamsarlıkların tümü demek
olan gam, insan ruhuna bir kere yerleşti mi, yavaş yavaş kök salmaya ve bedeni
hakimiyeti altına almaya başlar. Devamlı üzüntü ve ruhi mutsuzluk insan
sağlığını mahveder; onarılmaz moral çöküntüleri yaratır. Böyle bir ruh, birçok
bedensel hastalığın temelini oluşturur. Bu durumda insan yaşama gücünü kaybeder,
hayattan yavaş yavaş uzaklaşır. Ve sonunda, sinsi sinsi, içten içten yıpranan,
çürüyen bir vücut halinde hayatiyetini kaybeder.
Bu dünyada her şey geçicidir. Bütün karamsarlıklar yersizdir. Kara günlerin ve
sıkıntıların sonu aydınlıktır. Olaylar karşısında hiçbir zaman ümitsizliğe,
karamsarlığa, bunalıma düşmemeli; ruhumuzu bir karamsarlık ve üzüntü çölü haline
getirmemeliyiz. Ümidini kaybetmeyen insanlar mutluluğa hak kazanırlar."
KONU: "DÜŞMAN KARINCA OLSA, KENDİNİ MERDANE TUT.
Ana fikir: Düşman ne kadar zayıf olursa olsun küçümsenmemelidir.
ÖRNEK ÇALIŞMA:
"Ne kadar güçlü ve mükemmel bir insan olursak olalım, tedbiri hiçbir zaman elden
bırakmamak gerekir. Çünkü, yakınımızda veya uzağımızda bizi çekemeyenler,
kuyumuzu kazmak isteyenler olacaktır. İyilerin ardında uğursuz bir gölge gibi
sinsi kötülerin var oluşu, dünyanın olağan hallerinden ve insanlığın
kaderindendir. Çabalarımız, ideallerimiz ve düşüncelerimizle bunu
değiştiremeyiz.
Hayatta başarılı insan olabilmek için her tür şanssızlığı, aksiliği hesaplamalı,
her şeyi akıl terazimizde ölçüp tartmalı, çevreye karşı daima uyanık durmalıyız.
Ne kadar iyi olursa olsun hiç kimse, "benim düşmanım yoktur" diye övünemez.
Sinsi emellerin, kara niyetlerin barınağı çok zaman kesinlikle saptanamaz.
Ayrıca, kendi seviye ve kuvvetimizin aşağısında olan düşmanlarımızı küçümsememek
gerekir. Düşmanın ve iftiranın büyüğü küçüğü olmaz; insanı olmadık yerlerde,
olmadık zamanlarda güç durumda bırakabilir. O halde, başarı ve mutluluk yolunda
sağlam ve azimli adımlarla ilerlerken, gözlerimizi ideallerin ışığı
kamaştırmamalı; ilerlediğimiz yola ve yoldakilere dikkat etmek, başkalarının
bizi ezmelerine hiçbir şekilde fırsat vermemek başlıca prensibimiz olmalıdır.
Kuşkulandığımız ufak bir hareket, söz veya kişi karşısında düşünmeli, tedbirli
olmanın yollarını aramalıyız."
Dil, bir milletin özüdür. Başlangıçtan bugüne kadar olduğu gibi, bugünden sonsuz
geleceğe doğru da her milli topluluğun en mühim ve değişmez bir temeli olarak
devam edecektir. Bir dile sahip bulun-mayan bir millet yoktur. Eğer bir millet,
şu veya bu sebeple kendi dilini kaybetmişse, o millet, topluluk olarak ortadan
kalkmıştır. İnsanlık tarihinde, dilini kaybettiği halde ortada duran bir millet
yoktur. Fakat milletler ortadan kalkmış olduğu halde, henüz ortada duran birçok
eski dil vardır.
"
Dil, bir milletin tarihidir. Dil, bir milli topluluğun içinde ve onunla birlikte
gelişmiş olduğu için" kendiliğinden, o milletin binlerce yıllık tarihi seyrini
muhafaza eder. Bir milletin, tarihin muhtelif devirlerinde benimsemiş olduğu
görüş, duygu, ve fikirleri muhafaza eden canlı abide, o milletin dilidir.
Herhangi bir sanat eserinin veya herhangi bir sanatkarın, şu veya bu millete
mensup bulunduğu hakkında' tereddüt ve şüphe edilebilir. Fakat Türk dilinde
yazılmış bir eser, hiç şüphesiz, Türk milletinin eseridir. Türkçe ifade edilmiş
en ufak bir tabir dahi, Türk milletinin kıymetli bir malıdır. Dil, kendi içinde,
bir milletin bütün geçmişini sakladığı gibi, onu sonsuzluğa götürecek en büyük
kudreti de, kendinde taşıyan tek varlıktır.
Ord. Prof. Dr. Reşid Rahmeti Arat
KARARAN DÜNYAMI YEŞERT
Bir zamanlar; kuşların cıvıltılarıyla şenlenen, insanların piknik yapmak için
doluştuğu, çocukların koşuşturup oyunlar oynadığı, rengârenk çiçekler topladığı,
yemyeşil, güzel mi güzel bir ormandım. Yeşilin her tonu, ağacın her çeşidi vardı
bende. Ağaçların yapraklarına güneş ışığı vurduğunda insanların gözleri
kamaşırdı.
Umutlarım vardı benim; okulda, kalem, defter, kitap olacaktım çocuklara;
geleceğe yol çizen bilgilerle donanmaları için. Mutlu evlerde mobilya olacaktım,
çerçeve olacaktım pencerelerine. Sonsuza dek yuva olacaktı kovuklarım
hayvanlara. Gelinlik kızlara sandık, bebelere beşik olacaktım. Daha neler vardı
insanlara sunacağım...
Ahhh bu istediklerimi yapmama engel olan bu lanet olay! O cehennem yangını!
Yanıyordum, ciğerlerim kavrulmuştu. İnsanlara verecek oksijenim kalmamıştı.
Eriyordum çabucak. Umutlarım da benimle beraber yok oluyordu. Yanmamla beraber
kıyamet koptu sandım bu dünyada. Sanki hiç bir şey kalmamıştı geride. Yaşam sona
mı ermişti ne. Çocukları düşündüm bir an, ne yaparlar bensiz... Hele hayvanlar,
yuva olamayıp sözümü yerine getiremeyecektim. Yandıkça kahroluyordum. O yemyeşil
ağaç ve çimenlerin yerinde yeller esiyordu. Dallar kül olmuştu, verimli
toprakların yeri çöl olacaktı. Her şeye ucu ateşli o sigara denilen şey neden
olmuştu. Atıvermişti düşüncesiz bir el bana doğru. Şimdi kapkara, küller içinde,
kimsenin uğramadığı ıssız bir çöl gibiyim.
Bir zamanlar insanların umudu olan ben, şimdi insanlardan umut bekliyorum.
Özellikle de çocuklardan.
Ne zaman fidan dikip benim bu kararan dünyamı yeşerteceksiniz!
KONU: "NE EKERSEN ONU BİÇERSİN."
Açıklama Yapmak İçin İzlenecek Yol:
Açıklamamız, karşılaştığımız iyiliklerin veya kötülüklerin kendi niyet ve
hareketlerimizin birer sonucu olduğunu yansıtmalıdır. Bu nedenle, düşünce
düzenini şöyle kurabilirsiniz:
1 - İnsanın yaptığı iyi ve kötü davranışlar;
2 - İyiliğin iyilik, kötülüğün kötülükle karşılaşacağını bilerek
amaçlarımızı kontrol etme zorunluluğu;
3- örnekler;
4 - Fikir ve görüşlerin derlenmesi,
5 - Sonuç.
ÖRNEK ÇALIŞMA:
"Bu dünyada herkes yaptığının karşılığını bulur. Kötüler er geç cezalarını
çekerler. İyiler ise, türlü şekil ve yollarla mükafat görürler. İyi niyetle
attığımız her adım, yaptığımız her iş, er geç yüzümüzü güldürecektir.
Birçokları, karşılaştıkları zorluklardan, kötü ve sıkıntılı durumlardan yakınır
dururlar. Oysa tüm kötülüklerin ve acı gerçeklerin ilk tohumu insan ruhuna
atılır. Yalnız kendini düşünmenin ve bencilliğinin ihtirasına kapılan insanoğlu,
dünyayı kendi arzularını fazlasıyla doyurabileceği bir ganimet alanı sanır.
Vicdan, irade ve eğitim, o büyük güçlerini göstermediği sürece kötülükler kara
bir bulut gibi sarar dünyamızı.
Bazen işlerimizin gönlümüzce olmadığına, çabalarımızın meyvelerini alamadığımıza
üzülürüz. Bunların gerçek nedenleri üzerinde duracağımıza koyu bir karamsarlığa
kapılırız. Hayatta atılan ilk adımlar, sonuçları bakımından çok önemlidir. Bu
nedenle hayatta, her türlü alanda ilk adımları atarken çok dikkatli olmalıyız.
Yersiz düşüncelerle, yanlış davranışlarla çevremize, dolayısıyla da kendimize
zarar vermekten kaçınmalıyız. Başkalarının bize karşı iyi niyetli olmalarını
istiyorsak önce kendimiz iyi
olmalıyız. önemli olan da budur.
Her birey kendi içindeki kötülük tohumlarını yok etmeyi başardığı takdirde, bu
dünyada kötülük denen şey de ortadan kalkacaktır."