Çağdaş Sanat Akımları
ÇAĞDAŞ SANAT AKIMLARI
ROMANTİZM: ( 1810- 1850 ):Sanatta bir akım olup, bir üslup aşaması değildir.
Romantizm yalnız efsanevi, antik ve dinsel ortaçağ konularının değerlendirildiği
bir anlayış olup, özellikle resimde değişik tenkin değerler göstermektedir.
Konuları daha çok duygusal yönden ele aldılar. Edebiyat, müzik ve şiirde de
etkili olmuştur. Genellikle manzara ve toplum yaşantısını ele alan bu gurubun
ressamları, doğa ve insan sevgisini belirtmeğe çalışmışlardır. Romantik bir
heykel sanatı olmamıştır.Bu akımın öncü sanatçıları; Delacroix, Corot, Goya
‘dır.
NATÜRALİZM: Güzel sanatlarda ışık-gölge, oranlar, renk değerleri ve karakteri,
optik görünüş içinde yansıttırma anlayışıdır. Bu anlayışta ki bir eser ,doğayı
detaylarıyla içine alır. Natüralizm’de doğaya mümkün olduğunca sadık kalınır.
Natüralizmi realizm ile karıştırmamak lazım. Realizm yani gerçekçi anlayış ise
bir şeyin gerçek karakterini göstermek için onun gerçek unsurları örten
detaylardan ayırtarak ortaya çıkarma işidir. İdealizm ise natüralizm ve
realizmin aksine insanın bir ideale göre anlatım görüşüdür. Natüralizm barok ile
gelişir. 19yy peyzaj resmi natüralizmi çok kullanmıştır
REALİZM( Gerçekçilik): 1839 yılında ortaya çıkan Realizm, konu ve üslup
bakımından yaşamı ve doğayı olduğu gibi yansıtma, biçimleme anlayışıdır.
Toplumun yaşamını gerçek boyutlarıyla ortaya sermektir.Realizm anlayışı içinde,
doğadaki oranlar, plastik değerler, renk ve ışık değerleri aynen yansıtılmaya
çalışılır. Öncü sanatçıları; Millet, Courbet ve Daumier ‘dir.
EMPRESYONİZM( Izlenimcilik) : Avrupa resminde ilk olarak geleneksel resimden
ayrılmayı başaran ve Rönesans’tan beri izlenilen atölye resminin siyah-beyaz,
ışık-gölge ve bilimsel perspektif kurallarının çözülmesine başlangıç olan sanat
eğitimi. Bu akım 1877’ de Paris’te doğmuştur. Empresyonizm, doğadan alınan
izlenimleri güneşin yedi rengi ile boyama anlayışına dayanır. Çizgi ve resim
inşası ortadan kalkmış ve renklerle izlenimler, karalama fırça notları olarak
tuvale aktarılmaya başlanmıştır. Böylece resimde satıhlaşma doğmuş ve çizgi
perspektifi de tarihe karışmıştı. Bu akım bundan sonraki bir çok akım için
hareket kaynağı olmuştur. Bu akımın bazı özellikleri daha önceki çağlarda
Velezquez, Goya, Turner, Delacroix ‘de görülmekteydi. Ancak bu ressamlar doğadan
aldıkları izlenimleri güneş renklerini kullanmadan resmetmişlerdi. Bu akımın
kurucuları atölye çalışmalarından çok açık havada çalışmaya önem vermişlerdir.
Çünkü aradıkları canlı ve temiz renkleri açık havada bulmuşlar, koyu ve karanlık
renklere resimlerinde yer vermemişlerdir. Renk karışımları ile eşyanın hacim
etkisi sağlamaya çalışılmıştır. Bu akımın öncü sanatçıları; Manet, Monet, Sisley,
Renoir, Degas, Pisarro ve Cezanne’dir.
PUVANTİLİZM( Noktacılık): Neo-Empresyonizm(Yeni izlenimcilik) diye de sanat
tarihine geçmiş olan bu akım Empresyonist görüşlerin etkisinde kalmış ve bir
bakıma da onun devamı sayılır. Puvantilistler bilimsel metotlarla renk
karışımını uygulamışlardır. Amaç göz yolu ile renk karışımını sağlamaktır. Bu
akımın sanatçıları renkleri paletlerinde karıştırmayıp direk tuval üzerinde
noktalar halinde koyarak çalışıyorlardı. Öncü sanatçıları; Seurat ve Signac’tır.
POST EMPERSYONİZM( Art izlenimcilik): Empresyonizm akımının etkisinde kalan
fakat onun sınırlı kurallarına bağlanmayan sanatçıların yoludur. Empresyonizmin
ışık renkleri ile atmosfer oyunlarına önem vermeyerek, eşyayı sağlam bir inşa
içinde göstermek isteyen ve güneş renkleri ile yetinmeyerek bütün renkleri
paletlerine alan ve doğayı yeniden biçimleyen ressamlardır. Sanatçının kendi
mizacını da resmin konusu içine alan bir akımdır. Öncü sanatçıları; Cezanne, Van
gogh, Gauguin, Lautrec ve Munch’tur.
FOVİZM(Yırtıcılık): Bu akımın öncüleri; Matisse, Dufy, Vilaminck, Derain’dir.
Resimlerinde renkler bir birlerine hemen hemen hiç karışmamış, biçimlerde de
derinlik yoktur. Bir tabloya bakarken onun neyi göstermek istediğini unutmak
gerek diye düşünüyorlardı.
EKSPERSYONİZM(Anlatımcılık): Ekspersyonizm bir hayat anlayışı, bir dünya
görüşüdür. Fakat bu görüşte önemli olan ruh durumudur. Doğa ikinci planda
kalır.Bu akımın sanatçıları kendilerini boğan,ezen ızdırapları sanatlarına
sokmuşlar, haksızlıklara karşı olan isyanlarını renk ve biçim görüşüyle
anlatmaya çalışmışlardır. Yapıtlarında kadın vücutlarını çekinmeden
çirkinleştiriyorlar, insan yüzlerini korkunç ve iğrenç görünümde
çiziyorlardı.Çizgileri kaprisli, renkler ise fovistlerin ki kadar cesaretliydi.
Sanatçıları; Van Gogh, Munch, Kırchner, Nolde, Rouault, Modigliani.
FÜTÜRİZM(Dinamizm-hareket): 1909’da İtalya’da önce şiir de sonra resimde ortaya
çıkan görüş. Geçmiş ve geleneksel görüşleri reddeden bir akımdır. Fütürizm de
yapılmak istenen şey; evrendeki hareketin bir anını resmetmek değil, hareketin
kendini duyurmaktır. Bu akıma göre her şey hareket halindedir ve değişmektedir.
Hareket halindeki varlıkların gözde bıraktıkları etki algılanıncaya kadar
hareket yeniden değişir. Bu nedenle koşan bir at dört değil yirmi dört ayaklıdır
ve ayaklarının hareketi de üçgen biçimindedir. Fütürizm, aynı anda çeşitli
yaşantıları değerlendirmek için saydam kübist eşya analizini kabul etmiştir,
hareket çıkış noktası olmuştur. Sanatçıları Boccioni, Balla, Severeni’dir.
KÜBİZM : Picasso ve Braque’nın çalışmalarının etkisinde adlandırılan bir
sanattır. Kübizm, doğa görünüşlerini geometrik bir parçalamaya tabi tutup, tablo
yüzeyini doğa unsurlarından kurtararak yeniden inşa etme amacını güder. Figürün
tümünü basitleştiren geometrik inşa, sentetik kübizm, bir figürün her taraftan
görünüşünü dikkate alarak yapılan parçalamaya ise analitik kübizm denir. Bu
hareketin çıkış noktası Cezanne’nin her cismi bir koni, silindir, prizma gibi üç
boyutu olan geometrik oylum üzerine oturtmak amacından doğmuştur. Bu akımın
sanatçıları, empresyonizmdeki renk oyunları yerine varlıkların geometrik
biçimlerini ön plana alıyorlardı. Öncü sanatçıları; Brague, Griss, Leger ve
kurucusu olan Picasso ‘dur.
ORFİZM: Kübizmin bir kolu olan, renge ve renk uyumuna önem veren sanat
anlayışıdır. Delaunay’ın resimlerinde , Picasso ve Brague kübizminin aşıldığı,
şiirli ve müzikli bir anlatıma varıldığı açıklanmıştır. Bu sanatçı ve akımın
özelliği; İzlenimcilerin saf renklerine bağlı olup, Seurat’ın yaratıcılığını da
beğenirdi. O, saf anlatımın, simültane kontrastlar üzerine kurulması gerektiğine
ve bunun, renklerin dinamizmini ve varlığını anlatmak için biricik olanak
olduğuna inanıyordu.
DADAİZM: Birinci dünya savaşı sonucu olarak Fransızca da ki “tahta at”
kelimesinden alınmış bir sanat akımıdır “1916” . Bu akımın amacı sanat değildi.
O, Avrupa uygarlığının beylik değerlerini ve savaşa karşı alınmış bir cephe ve
protesto idi. Dadacılar, kağıt, tahta v.b malzemeleri yapıştırarak kolaj türü
çalışılmalar yapıyorlardı. Bu akımın en ilginç yanı; sanata karşı bir sanat
akımı olmasıdır. Dadaistlerin tek amacı saldırmak, kızdırmak, olmayacak şeyler
yapıp insanlık adına yapılan soytarılıkları parça parça etmekti. Bu hareket daha
sonraki sürrealist akıma zemin olmuştur. Sanatçıları; Duchamp, Picabia,
Arsenberg’ dir.
SÜRREALİZM ( Gerçeküstücülük) : Sürrealist ressamlar, doğanın mantıki görünüşünü
değil, insanın bilinçaltında ve rüyalarındaki dünyasını göstermek istemiştir.
1924 te Andre Breton tarafından ortaya atılmıştır. Edebiyat ve resim alanında
eser vermiştir. Öncü sanatçıları; Chirico, Salvador Dali, Chagall, Klee, Miro
dur.
SEMBOLİZM (Simgecilik) : Fransa ‘da 1880 yıllarında önce edebiyatta, sonra resim
de ortaya çıkmıştır. Realizme ve Empresyonizme karşı çıkan ve düşünceyi
sembollerle ifade etmeyi deneyen bir sanat görüşüdür. Dini ve mistik öğelere
ağırlıklı olarak yer verildi. Öncü sanatçıları ; Gustave Moreau, Chavannes,
Redon ve Belçikalı Ensor’ dur.
SOYUT SANAT ( abstrakte,mücerret): Doğa görüntülerine bağlı olmayan bu sanat
akımı, 20. yy’ın resim ve heykel anlayışında yeni bir dünya görüşüdür. Soyut
sanat, eşya, doğa ve canlıların görünüşlerinden faydalanmayı reddedip, resimde
renk, çizgi ve düzlemleri düzenleyerek bunlarla heyecan verici kompozisyonlara
ulaşmayı amaçlar. Soyut sanatı ilk ortaya atan 1910 yılında ilk eserini veren
Kandinsky olmuştur. Soyut sanat ile nonfigüratif sanatı birbirinden ayrı tutmak
sorun olmuştur. Bu sanatın başlangıcı doğadandır, sonu ise doğadan tamamen
uzaklaşmıştır. Oysa nonfigüratifte, başlangıçtan itibaren, doğaya bağlı olmadan
bir çalışma söz konusudur. Öncü sanatçıları; Kandinsky ve Mondrian’ dır.
POP-ART : Popüler sanatın kısaltılmış adıdır. Pop-art ismi 1954’te İngiliz sanat
eleştirmeni Lawrence Alloway tarafından kullanıldı. 1960’lardan bu yana
İngiltere ve Amerika’da ayrı ayrı doğup gelişmiş bir sanat akımıdır. Özellikle
Amerika’da günümüzün en yaygın anlayışıdır. Pop-art, Dadacıların kolajlarından
tutunda kendinden önceki öncü akımları adeta yeniden fakat daha kuvvetle
canlandırmakta ve sürdürmektedir. Bu akım sanatçıları, endüstri ürünü
artıklarından gazete parçalarına, insan ile diğer canlı ve eşyalardan alınmış
mulajlardan, hazır doğa nesnelerine kadar ne bulunursa kullanılmış ve bir sanat
yapıtı olarak sunmuşlardır. Pop-art gerçek ile görüntünün farkını çarpıcı bir
biçimde ortaya koyar ve makineleşmiş hazırcı insanı eleştirir. Pop-art
teknikleri içinde şablonlar, boya tabancası, baskı resimler, ipek baskının tuval
resminde kullanılması vardır. Amerikalı Pop-art sanatçıları; Lichtenstein,
Warhol gibi ...İngiliz Pop-art’çılar; Paolozzi, Hamilton, Peter Blake, Allan
Jhones, vb.
OP-ART: Lekecilik ve hareket resmine karşı 1960’tan itibaren optik sanat
anlamına gelen Op-art gelişti. Bu anlayışta, sanat yapıtını kurallarla bilimsel
olarak düzenleme önem kazandı.Rastlantıya dayanan içgüdüsel otomatik yazı resmi(
içgüdüsel-nonfigüratif), bu anlayışın tam karşıtı olmaktadır. Op-art resimde
üçüncü boyut etkisini verme eğiliminin soyut sanatta ortaya çıkan şeklidir.
Bunun için geometrik biçimler ritmik biçimde düzenlenmiş ve bu biçimler üzerinde
renkle modle yapılmıştır. Op-art, yeni konstrüktivist, geometrik biçimleme
yöntemleriyle akrabadır ve onların olanaklarından geniş olarak yararlanmıştır.
Josef Albers ile Vasarely’nin temsil ettiği Op-art, optik aldatmalara dayanan
çalışmalara sahiptir. Ve resim sanatına, aldatıcı bilimsel perspektif resmine
itibar etmeyen yeni bir konstrüktivizm ve doğasal olmayan yeni bir optik görüntü
getirmiştir.
SÜPREMATİZM: Soyut geometriciliği benimseyen bir resim anlayışıdır. Bu terimi
Maleviç kendi geometrik soyutlaması için kullanmıştır. Maleviç 1913’te sanatı
objeye bağlı görüşten kurtarmaya çalışmıştır,bunu da kübizmin ışığında
yapmıştır. Maleviç soyut resimde bulunan bütün ekspresyonist ve hikayeci
öğelerin ortadan kaldırılmasını ve mutlak saf biçimlerin, basit uyumların
kurulmasında kullanılmasını önermektedir. Süprematistler açı, çember, dikdörtgen
ve haç biçimlerini kullanmışlardır.