Kısa Anekdotlar
KISA ANEKDOTLAR
BÜYÜK RUHLU ÇOCUK
Bir ailenin evinde televizyon arıza yapmış. Tamirci gelip televizyonun arka kapağını açmış ki bir sürü ekmek parçası… Tabi kimin yaptığını hemen anlamışlar. Evin 4 yaşındaki kızı. Bu hangi ailede gerçekleşirse gerçekleşsin ilk gösterilecek tepki genellikle öfkeli bir davranıştır. Fakat anne öyle yapmamış, çocuğuyla konuşmayı denemiş ve öğrendiklerinden sonra hüngür hüngür ağlamaya başlamış. Çocuk ekrandaki aç çocukları gördükçe mutfaktan ekmek alıp televizyonun açık bulduğu tek yerinden, arkasındaki ızgaralardan içeri atıyormuş.
ÇOCUKLARIMIZ
Çocuğunuza asla bunu söylemeyin!!!
1-“Ne kadar aptalsın!”
Şiddetli öfke anında anne babalar bu sözü sık sık söylerler. Bunu çocuğa tekrar tekrar söylemek, onun aptal olduğuna inanmaya başlaması için yeterlidir.
2-“Neden onun gibi değilsin”
Bu asla söylenmeyecek bir sözdür. Çocuğun başka birisine benzemesini istemek, onun kendisini yetersiz ve küçük görmesine sebep olacaktır.
BAŞARILI BİR ÖĞRENCİ OLMANIN ŞARTLARI NELERDİR?
Öncelikle öğrenci arkadaşların derslerinde başarılı olması için kendilerine bir hedef belirlemeleri gerekmektedir. Hedeflerine ulaşma konusunda kendine güvenmelidirler. Daha sonra aşağıda belirttiğim verimli ders çalışma tekniklerini uygulamaları gerekmektedir.
1-Belirli bir çalışma odası belirlenmelidir. O odaya geldiğinizde çalışmanız gerektiğini hissediniz.
2-Çalışma odanız fazla sıcak ve soğuk olmamalı, iyi havalandırılmalıdır. Odanız fazla sıcak olursa uykunuz gelir. Fazla soğuk olursa dikkatiniz dağılır, ders çalışamazsınız.
3-Uzanarak veya yatarak değil de dersi mutlaka masa başında çalışınız.
4-Televizyon karşısında, müzik dinleyerek ve sohbet ederek ders çalışmayınız.
5-Ders çalışırken hayal kurduğunuzu fark ederseniz, hayalini bitirdikten sonra ders çalışmaya başlayınız.
6-Sınav kaygısı ve stresinden uzak duralım. Sınav kaygısı ve stresiyle baş etme yöntemlerini mutlaka öğrenelim.
7-Ders çalışmaya başlamadan önce dersle ilgili araç ve gereçleri yanımızda bulundurmalıyız.
8-Ders çalıştıksan sonra kesinlikle televizyon izlememeliyiz. Çünkü yapılan araştırmalarda ders çalıştıktan sonra televizyon izlendiği zaman öğrendiğimiz bilgilerin çoğunu zihnimizden silindiği görülmüştür.
9-Zihnimizin en açık olduğu saatlerde zorlandığımız dersleri çalışmalıyız.
10-Çalışma saatlerimizi mutlaka programlamalıyız.(40-50 dakika çalışma,10-15 dakika dinlenme)
Kısaca Başarı Başaracağım Diyenlerindir.
ÇİVİ GİBİDİR
Tanınmış nüktedanlardan biri, bir arkadaşı için “Çivi gibidir!” der, yanındakiler onun bu sözünü biraz garip karşılarlar. Nüktedan açıklama ihtiyacı hisseder: “Efendim, galiba yanlış anlaşıldı. Çivi demekle onun demir gibi sağlam olduğunu kastetmedim. Kafasına vurmadıkça vazifesini yapmazda…”
CEMİL MERİÇ’TEN
En çok sevilen öğretmen, en çok seven öğretmendir.
KİMLER BAŞARISIZ OLUYOR?
1- Kısa, orta, uzun vadeli hedefleri olmayanlar.
2- Günlük çalışma planı yapmadan güne başlayanlar.
3- Derste not almak yerine aklında tutmaya çalışanlar.
4- Zor ve acil işler yerine kolay ve önemsiz işlerle ilgilenenler.
5- Son gece koca bir kitabı ezberleyebileceğine inananlar.
6- Dağınık ve düzensiz bir ortamda çalışanlar.
7- Ödevini yaparken ayrıntılara gereğinden fazla takılanlar.
8- Problemleri çözümlemeyi erteleyenler.
9- Dersleri keyif için sık sık terk edenler.
10- Arkadaşlarının eğlence planlarına “Hayır!” demeyi başaramayanlar.
11- Bir işin başlangıç ve bitiş tarihlerini, saatlerini planlı bir şekilde belirleyemeyenler.
TEBESSÜM 1
Oğlunun okuması için çiftliğindeki bütün inekleri satan bir köylü, onun bir şey öğrenmediğini görünce şöyle söylenmiş: “Ne bahtsız adammışım! Bir öküz uğruna ne inekler feda ettim!”
TEBESSÜM 2
İstanbul’da yatılı lisede okuyan çocuk, yılsonu karnesini alınca, başına gelecekleri anlar. Ertesi gün memlekete tatile gideceğinden annesine telgraf çeker:
“Anne, babamı hazırla!”
Annesi telgrafın şifresini hemen çözer ve cevabi bir telgraf çeker:
“Baban hazır oğlum, sen kendini hazırla!”
BİR SORU
Üst katta sönük halde 3 lamba var ve alt katta 3 elektrik anahtarı var. Her bir anahtar bir lambayı açıp kapatıyor. Şimdi siz bu anahtarları istediğiniz kadar açıp kapatabilirsiniz. Fakat üst kata yalnızca 1 kere çıkıp hangi lambanın yandığını kontrol edebilirsiniz. Bu durumda hangi anahtarın hangi lambayı açıp kapadığını nasıl bulursunuz?
CEVABI
Birinci anahtarı yakarım ve 5 dakika beklerim, sonra söndürürüm. İkinci anahtarı yakıp üst kata çıkarım, lambaları kontrol ederim, sıcak olan lamba birinci anahtarla, yanık olan ikinci anahtarla, sönük olanın ise üçüncü anahtarla açılıp kapandığını bulurum.
TAŞA YAZILAN İYİLİK
İki arkadaş çölde yürümektedir. Yolculuğun bir noktasında tartışmaya başlarlar ve biri diğerine tokat atar. Tokadı yiyen canı acır ama kuma şöyle yazar: “Bugün, en iyi arkadaşım beni tokatladı.” Bir süre yürüdükten sonra bir nehre denk gelirler ve suya girmeye karar verirler. Tokadı yiyen, suda boğulmaya başlar. Ama arkadaşı onu kurtarır.
Boğulmaktan kurtulduktan sonra bir taşa şöyle yazar: “Bugün, en iyi arkadaşım hayatımı kurtardı.”
Arkadaşına tokat atan ve sonra da onun hayatını kurtaran sorar: “Canını acıttığımda kuma yazdın, neden şimdi taşa?”
Diğeri cevaplar: “ Birisi canımızı acıttığında kuma yazmalıyız ki, bağışlama rüzgarı onu silebilsin. Ama biri bizim için iyi bir şey yaparsa taşa kazımalıyız ki, hiçbir rüzgar onu silemesin.”
“Acılarınızı kuma ve iyiliklerinizi taşa yazmayı öğrenin.”
VERİMSİZ BİR ÖMÜR
Ülkemiz şartlarında 65 yıllık ortalama bir ömre sahip bir insanın, eğer 5 yaşında televizyon izlemeye başladığını farz etsek: Günde 1 saat televizyon izlediğinde ömrünün 2,5 yılı, 2 saat izlediğinde 5 yılı, 4 saat izlediğinde 10 yılı çok verimsiz bir şekilde televizyona kurban edilmektedir.
ÖĞRETMEN
Fransa’nın meşhur İmparatoru Napolyon Bonapart, ordusuyla birlikte büyük bir zafer sonrası Paris caddelerinden geçerken güçlükle halkı yarmaya çalışan yaşlı bir adam, kalabalıkla mücadele ede ede caddenin kenarına kadar gelir.
Fakat caddeyi kordona almış olan askerler, kendisinin geçmesine müsaade etmezler. İmparatorun huzuruna çıkmak için uğraşan adam, Napolyon’un gözüne ilişince:
“Bırakın gelsin!..” diye emir verdikten sonra, şeref kıtasına: “Dikkat, hazır ol! Fransa geliyor!” diye selam durdurur. Çünkü gelen adam, Napolyon’un öğretmenidir.
BİR MEKTUP
Amerika’nın ünlü başkanlarından Abraham Lincoln’ ün, oğlunun öğretmenine hitaben yazdığı bir mektup şöyledir:
“Öğrenmesi gerekli biliyorum; bütün insanların dürüst ve adil olmadığını… Fakat şunu da öğret ona; her alçağa karşılık bir kahraman, her bencil siyasetçiye karşılık kendini adamış bir lider vardır.
Her düşmana karşılık bir dost olduğunu da öğret ona! Zaman alacak biliyorum, fakat eğer öğretebilirseniz ona, kazanılan bir doların, bulunan beş dolardan daha değerli olduğunu öğret… Kaybetmeyi öğrenmesini öğret ona!... Ve hem de kazanmaktan neşe duymayı, kıskançlıktan uzaklara yönelt onu…
Eğer yapabilirsen, ona, kitapların mucizelerini öğret. Okulda hata yapmanın, hile yapmaktan daha onurlu olduğunu öğret ona… Ona, kendi fikirlerine inanmasını öğret. Herkes ona yanlış olduğunu söylediğinde dahi.
Nazik insanlara karşı nazik, sert olanlara karşıda sert olmasını öğret ona!... Herkes kendine takılmış bir yöne giderken, kitleleri izlemeyecek gücü vermeye çalış oğluma!
Bütünü dinlemesini öğret ona, fakat bütün o dinlediklerini gerçeğin eleğinden geçirmesini ve sadece iyi olanları almasını da öğret. Eğer yapabilirse, üzüldüğünde bile nasıl gülümseyeceğini öğret ona. Gözyaşlarında hiçbir utanç olmadığını öğret. Herkesin, sadece kendi iyiliği için çalıştığına inananlara, dudak bükmesini öğret ona. Ve aşırı ilgiye dikkat etmesini…. Bu büyük bir taleptir, biliyorum. Ne kadarını yapabilirsen bir bak bakalım.”
KÖLE
Eski Yunan’da bir adam, Sokrates’in takipçilerinden Aristippos’u ziyaret ederek oğluna eğitim vermesini istedi. Filozof: “Elbette” dedi. “Yalnız, oğlunu eğitmek için bin altın isterim.” Baba: “Ne..! Bin altın mı?” diye bağırdı. “Bin altın ile ben bir köle satın alırım!” Aristippos‘un cevabı çok güzeldi: “Evet bu bin altın ile bir köle satın alırsın ama o zaman evinde iki kölen olur.”
100 KİŞİLİK DÜNYA
Eğer şu anki dünyamız, oranlarını değiştirmeden 100 kişilik bir köy boyutuna düşürseydik ne olurdu? 57 kişi Asyalı, 21 kişi Avrupalı, 14 kişi Kuzey ve Güney Amerika’dan, 8 kişi Afrikalı, 52 kadın 48 erkek, 30 beyaz renkli, 70 diğer renklerden ve bütün dünya zenginliğinin % 59’u sadece 6 kişinin elinde olurdu, bu 6 kişide ABD vatandaşı olurdu. 80 kişi standart altı evlerde yaşardı. 70 kişi okuma yazma bilmezdi. 50 kişi kötü beslenirdi. 1 kişi doğmak, 1 kişi ölmek üzere olurdu. Sadeci 1 kişi üniversite eğitimi alır, sadece 1 kişinin bilgisayarı olurdu.
BAŞARI İÇİN
Göç yolda düzelir. İşler en başta olması gerektiği gibi olmayabilir ancak zaman içerisinde yapılacak devamlı iyileştirmeyle kaliteli sonuçlar üretilebilir.
EİNSTEİN’IN BAŞARI FORMÜLÜ
Einstein’ın en az “e=mc2” kadar meşhur bir diğer formülü de “A=X+Y+Z” dir. Einstein bu formülünde: X ile çalışmayı, Y ile aklı kullanmayı, Z ile ağzı sıkı tutmayı kasteder. Bütün bunlar bir araya gelince A’nın, yani başarının elde edileceğini söyler.
NE ALIRSINIZ?
Yahya Kemal uzun bir yokuşu çıkıncaya kadar nefes nefese kalır. Yokuşun sonundaki lokantadan bir garson seslenir:
“Buyurun beyim ne alırsınız?”
Yahya Kemal tebessümle:
“Evet, müsaade ederseniz bir soluk alacağım.”