Atatürkün Yazdığı Kitaplar
ATATÜRK'ÜN YAZDIĞI
KİTAPLAR
Mustafa Kemal Atatürk, yaşamının her döneminde kitapla bütünleşmiştir. Bu okuma
sevgisinin kendisine sağladığı bilgi birikimini zaman zaman yazmaya dönüştüren
Atatürk, yaşamının farklı dönemlerinde farklı konularda kitaplar yazmıştır.
Yazdıkları gerek güncelliği, gerekse yol göstericiliği açısından bu gün dahi
tartışmasız gerçekleri içermektedir. O'nun günümüzde hala geçerliliğini
koruması, ileri görüşlülüğünün ve akılcılığının göstergelerinden biridir.
Mustafa Kemal, özellikle II. Meşrutiyet'in (23 Temmuz 1908) ilanından sonra tüm
dikkat ve çalışmasını askerlik üzerine yoğunlaştırılmıştır. O, mesleki bilgileri
artıracak yayınların yapılmasını gerekli görüyordu. Bu amaçla mesleğinin ilk
yıllarından itibaren askerlikle ilgili birikimlerini aşağıda isimleri belirtilen
kitaplarda toparlanmıştır.
• Tâbiye Meselesinin Halli ve Emirlerin Sureti Tahririne Dair Nesayih
• Takımın Muharebe Talimi (Almanca'dan çeviri - 1908)
• Cumalı Ordugâhı - Süvari: Bölük, Alay, Liva Talim ve Manevraları (1909)
• Tâbiye ve Tatbikat Seyahati (1911)
• Bölüğün Muharebe Talimi (Almanca'dan çeviri - 1912)
• Zabit ve Kumandan ile Hasbihal (Subay ve Komutan ile Konuşmalar - 1918)
• Nutuk (1927)
• Vatandaş İçin Medeni Bilgiler (1930)
• Geometri (1937)
Atatürk'ün ayrıca, 1915-1918 yılları arasında Anafartalar, Doğu Cephesi ve
Karlsbad'daki hatıralarını yazdığı günlükleri de bulunmaktadır. Bunlardan
Anafartalar Muharebatı'na Ait Tarihçe, Türk Tarih Kurumu tarafından kitap olarak
basılmıştır.
NUTUK
Yurdumuzun parçalanıp, işgal edildiği günlerden başlayarak, Türk tarihinde bir
dönüm noktası olan İstiklal Savaşı'nı, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu ve
inkılapların yapılışını anlatan Nutuk, siyasi ve milli tarihimizin birinci
elden, değerli bir kaynak eseridir. Atatürk'ün kendi kaleminden çıkan bu eser,
yine Atatürk tarafından, Cumhuriyet Halk Partisi'nin 15-20 Ekim 1927 tarihleri
arasında Ankara'da toplanan İkinci Kurultayı'nda 36,5 saat süren ve altı günde
okunan tarihi bir hitabeye dayandığı için Nutuk adını almıştır. Nutuk yalnız
geçmiş devrin bir hikayesi olarak dünümüzü anlatmakla kalmayıp, yakın
tarihimizden alınan ibret dolu tecrübelerle, milli varlığımızın bugününe de
yarınına da ışık tutabilen bir değer taşımaktadır. Nutuk, milleti ülkenin
geleceğini belirleyecek olan milli birlik ilkesi etrafında bilinçlendirip,
kenetlendirerek, milli irade ve milli hakimiyet kavramlarının harekete
dönüştürülmesi yoluyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin kuruluşundan
Cumhuriyetin ilanına kadar uzanan başarılı bir tarihi akışın hikayesidir. Nutuk
ilk defa 1927 yılında, biri asıl metin, diğeri belgeler olmak üzere Arap
harfleriyle iki cilt olarak yayınlanmıştır. Aynı yıl, tek cilt halinde lüks bir
baskısı da yapılmıştır. Yazı inkılabından sonra, bu ilk metnin okunması
güçleştiğinden, 1934 yılında, Milli Eğitim Bakanlığı’nca üç cilt olarak yeniden
basılmıştır. Nutuk, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma
Merkezince yeniden basılmıştır.
BÖLÜĞÜN MUHAREBE EĞİTİMİ
"Bölük Muharebe Eğitimi" olarak yayınlanan eser, meskun yerlerde muharebe,
savunma ve taarruz konularını kapsamaktadır. Meskun yerlerin sınırlayıcı
durumlarının muharebeye etkisi, savunma mevziinin seçimi, savunma mevziinin
hazırlanması, ateş sahalarının temizlenmesi, ateş taksimi, ateş tutmayan ölü
bölgelerin kapatılması ve mevziin işgali gibi savunmanın esasını oluşturan
konular işlenmiştir. Ayrıca taarruzda birliğin aldığı tertip ve düzen, ilerleme,
ateş üstünlüğü, ihtiyatların kullanılması gibi taarruz harekatında her zaman
karşılaşılacak konular ele alınmıştır.
Genç Kurmay Önyüzbaşı Mustafa Kemal (Atatürk) tarafından, Almanca aslından
tercüme edilen ve bağlı olduğu ordunun eğitimine katkısı olan bu eserden yeni
nesillerin de faydalanabilmeleri için bugünkü Türkçe'ye çevrilmiştir.
CUMALI ORDUGAHI
Cumalı Ordugahı; Makedonya bölgesinde, Köprülü - İştip yolu üzerinde
bulunmaktadır. Bu ordugahta, 3. Süvari Tümen Komutanı Tuğgeneral Suphi Paşa'nın
komutası altında kurulan bir süvari tugayına eğitim ve manevra yaptırılmıştır.
Bu manevraya katılan Mustafa Kemal, "Cumalı Ordugahı" adlı eserini yazmış;
süvari, bölük, alay, tugay eğitim ve manevralarını anlatmıştır. Mustafa Kemal
bir kurmay subay olarak teorik bilgilere önem vermekte, ancak askeri tatbikat ve
manevralardan sadece katılanların yararlanmasını yeterli görmemektedir. Bu
yüzden, 10 gün süren bu tatbikat sırasında tuttuğu gözlem notlarını, hazırlanan
meseleleri ve komutanların yaptıkları eleştirileri yazmış, bol kroki ile küçük
bir broşür haline dönüştürmüştür. 12 Eylül 1909'da tamamladığı bu eseri,
Selanik'te 1909 yılında matbaa harfleriyle basılmıştır. Eser; 39 sayfa metin ve
7 adet krokiden oluşmaktadır.
TAKIMIN MUHAREBE EĞİTİMİ
Bu kitap; Berlin Askeri Üniversitesi eski müdürlerinden General Litzmann'ın
"Seferber Mevcudunda Takım, Bölük ve Taburun Muharebe Talimleri" adlı eserinin
ilk bölümünü oluşturmakta olup, Selanik'te 3.Ordu Karargahı'nda görevli, Kurmay
Kıdemli Yüzbaşı Mustafa Kemal tarafından Almanca'dan Osmanlıca diline çevrilmiş
ve 1908 yılında Selanik Asır Matbaasında basılmıştır. Kitabın özü; seferi tam
mevcutlu bir takımın, değişik hava şartları ve çeşitli arazide, basit bir mesele
içinde muharebe yöntemlerinin uygulaması, avcı hattı teşkiliyle bir avcı
hattının ateş muharebesi üzerinde toplanmaktadır. Mustafa Kemal Paşa, subayların
arazide yetiştirilmesini amaçlayan tatbikatın, önemini vurgulayan bu eserini,
1911 yılında 5. Kolordu Harekat Şube Müdürü iken yazmıştır. Bu eserde,
karşılıklı olarak kırmızı ve mavi muharebe birliklerinin Selanik-Kılkış arasında
yaptıkları savunma ve taarruz uygulamalarının değerlendirilmesi yapılmıştır.
TAKTİK VE TATBİKAT GEZİSİ
Bu eserinde, bir muharebeyi sevk ve idarede belirli kuralların olamadığını
vurgulaması yanında, komutan olan kişinin nitelikleri üzerinde de durmuştur.
Bunlar ise; birliğini barışta ve savaşta eğitmek, yönetmek ve gözetmekteki üstün
başarı, elindeki kuvvetin eksikliğini giderecek düşünce gücü ve astlarından her
konuda üstünlüğü sağlamaktır. Bunun yanında, kişisel cesaret, başkalarının
hareketini önceden seziş ve harekatını en uygun zamanda yapabilme yeteneği
olmalıdır. Ortak amacın gerçekleştirilebilmesi için birliklerini başarılı bir
şekilde yönetmeli, astları üzerinde etkili olmalı ve otoritesini kurabilmelidir.
Bu eserde ayrıca bir komutanın başarılı olabilmesi için bu kuralları sadece
okumuş ve öğrenmiş olmanın yeterli olamadığı, bunların tatbikatının da önemi
belirtilmiştir.
GEOMETRİ
Atatürk bu kitabı ölümünden bir buçuk yıl önce III. Türk Dil Kurultayı’ndan
hemen sonra 1936-1937 yılı kış aylarında Dolmabahçe Sarayı’nda kendi eliyle
yazmıştır. Atatürk Arapça ve Farsça terimlerle dolu ders kitaplarının öğrenciler
açısından öğrenimi geciktireceğini düşünmüştü.
SUBAY VE KOMUTAN İLE KONUŞMALAR
“Subay ve Komutan ile Konuşmalar” Atatürk’ün askerliğe ilişkin eserlerinin en
önemlilerinden birisidir. Bu eser, Atatürk, 1914 yılında Kurmay Yarbay
rütbesiyle Sofya askeri Ataşesi olarak bulunduğu sırada, Nuri Conker’in “Zabit
ve Kumandan (Subay ve Komutan)” adlı kitabına karşılık olarak yazılmıştır.
Genç subayın, içinde bulunduğu ordudaki aksaklıkları, hataları nasıl sezdiğini;
bunlara karşı tepkisiz kalmayarak üst makamlara hatalar ve çözüm yollarını nasıl
sunduğunu; ülkenin içinde bulunduğu askeri ve siyasal durumdan duyduğu acıları
kitabın birinci bölümünde bulmaktayız.
Atatürk, bir subayın taşıması gereken özveri, ölümü göze alma, emri
altındakileri sevk ve idare edebilme, taarruz ruhu, inisiyatif özellikleri
hakkında, Nuri Conker’in görüşlerine katılmış ve kendi düşüncelerini de çeşitli
örneklerle destekleyerek açıklamıştır.
Bunların yanı sıra, Türk kadınının, aslında toplumu yaratmada çok etkili
olabilecekken, suskunluğu seçtiğini bütün açıklığıyla ortaya koymaktan kendini
alamamıştır. Türk ulusu hakkında ise “Kuşkusuz bizim ulusumuzun karakteri de
bütün karakterler gibi yükselmeye ve istenen şekle girmeye elverişlidir. Fakat
kendi kendisine olmak koşuluyla…”dedikten sonra, dışardan ulusumuzun karakterine
yapılmak istenen etkilerin amacına ulaşamayacağını vurgulamıştır.
Subaylarda ve erlerdeki inisiyatif özelliğine eserinde geniş bir bölüm ayıran
Atatürk, kendi dönemindeki ile daha önceki dönemlerde Osmanlı ordusunu
kıyaslamıştır. Özellikle Trablusgarp Savaşı’nda edindiği deneyimler ile
kendiliğinden hareket ve iş görme özelliğinin, olması gereken sınırını
göstermiştir.
Atatürk, eserin son bölümünde, Kuzey Afrika’da birlikte çarpıştığı korkusuz ve
yiğit silah arkadaşlarını anmış ve onları “yüksek askerlik niteliklerine” sahip
insanlar olarak tanımlamıştır. Bu davranışı O’nun diğer bütün üstünlüklerinin
yanı sıra insancıl yönüne de tanıklık eder.